“Gözlerimiz Tamam…Ya Kulaklarımız?”
Waterland yapımcılığında çekilen, ilk olarak 3 Temmuz 2020 tarihinde gösterime girmesi planlanan ancak COVID-19 pandemisi nedeniyle sürekli ertelenmek zorunda kalan El Zebir filminin yönetmen koltuğunda Sinan Uzun oturuyor. Senaryosunu da yönetmen Uzun’un kaleme aldığı filmin görüntü yönetmenliğini Fatih Seyhan Eser üstlenmiş. Filmin oyuncu kadrosunda ise geçtiğimiz aylarda gösterime giren Lietli: Cin Kabilesi (2021) filminin yönetmenlerinden biri olan Cemal Aşkın Alpçetin ve aynı filmde yan rollerde yer alan Hakim Solmaz; Ecinni: Tılsımlı Mezar (2019)’dan anımsayacağımız Cemalettin Çekmece ve Elis Büşra Kılıç; Azamet (2021) filminden hatırlayacağımız Özgür Yelaldı; Gaip (2019) ve Arekalar (2022) filmlerinde oynayan Zehra Karaca’nın yanı sıra Mustafa Kara, Ada Maral, Ceren Kılıç, Kuzey Tunay, Deniz Karakaya, Selin Tunay, Deniz Dinçer, Çağlar Eskicioğlu, Kuzey Tunay, Kemal Köksal, Toprak Aslan Kalakçı, Mavisu Uzun, Kaya Uzun, Burcu Şenergüç gibi isimler bulunuyor.
Filmin konusunu çocukluğunda yaşadığı kötü olayların düğününün arifesinde nüksetmesi sonucu Tuğba’nın yaşadığı olaylar oluşturuyor. Evlilik hazırlığında olan Tuğba, çocukluk yıllarında yaşadığı garip olayları yeniden yaşamaya başlar. Düğün yaklaştıkça olaylar daha da şiddetlenir. Zebir, Tuğba’yı ele geçirmeye başlar ve durumu gittikçe kötüleşir. Tuğba’nın nişanlısı Yaşar bazı ipuçlarıyla olayı çözümlemeye çalışırken kendisinin de tehlikede olduğunu anlar. Evde yaşanan korkunç olaylar tüm aileyi tedirgin eder. Bu sırada Tuğba’nın ailesi daha önceden kendilerine yardımcı olan Halim Hoca’dan yardım isterler. Halim Hoca, Yaşar’la Tuğba’nın durumunu anlamaya çalışırken, olayların geçmişle bağlantısı ortaya çıkar. Bu bağlantı geçmişte yapılan bir büyüdür. Tuğba’nın kurtulabilmesi için büyünün bozulması gerekmektedir.
Türk korku sinemasında 5 filmden birine konu olan çocuk sahibi olma çabaları, bu filmin de temelini oluşturuyor. Benzer yapımlara nazaran çekimleri ve görüntü kalitesiyle izleyicilerin gözlerini tehdit etmeyen bir tekniğe sahip olsa da ses kurgusu konusunda aynı durumdan bahsetmek söz konusu olamıyor. Bazı sahnelerde, set ekibinin konuşmalarının kayda girmiş olduğunu duymak, bazı yerlerde ses-görüntü senkronizasyonuyla ilgili sorunları fark etmek ve bazı sahnelerde ise gerilim ve korku atmosferini arttırmak amacıyla kullanılan fon müziğinin sesinin aynı düzeyde tutulamamasıyla ilgili teknik sorunlar izleyiciye yansıyor.
Benzer yapımlara nazaran oyuncuların performanslarının sırıtmadığı filmde asıl sorun sanat yönetimi. Erkek büyücünün giyinişinin uygunsuzluğu, ailenin oturduğu evin “yaşayan bir evi” yansıtmaması gibi (yalnızca kız çocuğu karakterinin odasının duvarına asılmış resimler, vs. ile bu oda bu konuda sınıfı geçiyor) sorunlara karşın, büyü sahnelerinde geniş plan çekim kullanılarak seçilen muhtemel başarısız nesnelerin yakın planlarına girmemesi filmin bu sahnelerini biraz olsun kurtarıyor. Yerli korku sineması yönetmenlerimizin en büyük sorunu olan kadraj bu filmde de karşımıza çıkıyor ve boom’un izleyiciye birkaç kez selam vermesiyle karşılaşmak da mümkün. Bunların yanı sıra, filmin iki yıl önce yayınlanmış ve hâlâ güncellenmemiş fragmanının oldukça kötü olduğunu; filmin fragmanda vaat ettiklerinden fazlasını sunsa da teknik açıdan tuzaklara yakalanmaktan kurtulamadığını söylemek gerek…
Sonuç olarak El Zebir; kötünün iyisi bir film olarak vasat yapımlar arasındaki yerini alıyor.