“Sinema Bir Sanattır, Diyorum; Bana ‘Nau Nau’ Diyor…”
Kültür Bakanlığı’nda BMS Film’e kayıtlı olan ancak Box Office’te yapım şirketi Aria Films olarak görünen Müsfer: Cin Kabilesi filminin yönetmen koltuğunda Kültür Bakanlığı’na göre Mansoor Majed, Box Office’e göre ise Massimo Manjed oturuyor. Cin Deresi: Müsfer (2019) ve geçtiğimiz haftalarda gösterime giren Mefruh: Vahşeti Cin (2021)’in yönetmenliklerini yapmış olan İlker Tunçay tarafından senaryosu kaleme alınan filmin görüntü yönetmenliğini Kadri Görkem üstlenmiş. Müzikleri Arya Azad imzası taşıyan filmin oyuncu kadrosunda ise Kabus (2018) filminden hatırladığımız Engin Kahya; Lietli: Cin Kabilesi (2021) ve Mefruh: Vahşeti Cin (2021)’nden anımsayacağımız Zülfü Hamit Aydın’ın yanı sıra Murat Duran, Zekai Yılmaztürk gibi isimler yer alıyor.
Filmin konusunu amcasının cenazesi için uzun yıllardır gitmediği köyüne dönen Kadir’in başından geçenler oluşturuyor. Kadir, amcasının cenazesi için uzun yıllar görmediği köyüne gider. Ancak Amcasının sırlı ölümü kadirin yasayacağı bir dizi gizemli ve şüpheli olaylarla sonuçlanır. Peki Amcasının uzun yıllardır kadir ve herkesten sakladığı büyük sırrı nedir? Köyde yaşayacağı paranormal ve sıradışı olaylar neyin habercisidir?
II. Dünya Savaşı sonrası İtalya’da 1930’lu ve 1940’lı yıllardaki Mussolini döneminin Beyaz Telefon Filmleri olarak da adlandırılan pembe salon filmlerine bir tepki olarak ortaya çıkan İtalyan Yeni Gerçekçiliğinin; kameraların stüdyodan dışarıya, sokağa taşınması, sokaklarda yapılan çekimlerde doğal gün ışığının daha çok kullanılması, çekimlerin sessiz olarak yapılıp seslerin filme dublajla sonradan eklenmesi, belgesel filmleri andıracak şekilde kadrajların tercih edilmesi ve yine belgesellerde olduğu gibi kameraların zaman zaman elde de taşınarak kullanılması, profesyonel olmayan oyuncularla doğaçlama oyunculuğun tercih edilmesi, klasik bir dramatik hikâye örgüsünün kullanılmaması, basit doğal bir kurgunun tercih edilmesi ve son olarak da çok düşük bütçelerle çekilmesi gibi özellikleri bulunuyordu.
Müsfer: Cin Kabilesi tüm bu özelliklere sahip olmakla birlikte ampulün olmadığının görüldüğü evde sigortayı açmak hatta sigorta açılmaksızın evin her yanının gölge olmaksızın aydınlık olması; dibinin boş olduğu görülen ibrikle mezar suluyormuş gibi davranmak gibi teknik saçmalıkların yanı sıra, araba motoruna kayıt cihazı tutularak alınmış köklenen gaz sesinin 20 km hızla giden arabanın arka fonuna yerleştirilmesi, ses-görüntü senkronizasyonunun olmaması, set ekibinin konuşmalarının izleyiciye anlaşılır bir biçimde yansıtılması, devamlılık hataları, bırakın altın oranı yapımdaki herhangi bir geniş planda dahi kadrajın bulunmaması, kameranın tripod kullanılmaması nedeniyle her sahnede titremesi gibi sözle ifade edilemeyecek, ifade edilse dahi izlenmediğinde insanlara abartılı gelecek birçok teknik sorunla karşılaşmak mümkün. Filmin adının yazmaması ve jeneriğinin siyah ekranda oyuncuların adlarının yazdığı birkaç saniyelik derin bir sessizlikle verilmesi de cabası. Bütün bu benzerliklere bakıldığında Türk korku sinemasının Yeni Gerçekçi akıma geçtiğini sanılabilir. Ancak İtalyan Yeni Gerçekçilik akımı içerisindeki filmlerden birini sonra ise bu bahsi geçen yapımı izlediğinizde kelimelerle ifadeleri benzese de durumun uzaktan yakından alakası olmadığı görülebilecektir. Belki, benzer yapımların maalesef artış göstereceğine dair yeni bir gerçekliğe işaret ediyor olabilir; o da belki…
Bütün bu saydıklarım ne beni ne de sizleri şaşırtmamalı. Nitekim filmin afişinin 3 Mayıs 2019 tarihinde gösterime giren Alem-i Cin 2 (2019) filminin afişinin dikeyden yataya dönüştürülmüş hali olması film hakkında yeterince fikir veriyor.
Kısa film dahi olamayacak, herhangi bir hikâyesi yani giriş, gelişme ve sonucu bulunmayan bu yapım Türk korku sinemasında daha önce karşımıza çıkan ve vasat dediğimiz filmleri aratacak kadar sinemadan uzak…
Sonuç olarak Müsfer: Cin Kabilesi; sınıfta bile kalamıyor çünkü kulvar dışı…