Bu hafta 4 yerli 5 yabancı olmak üzere 9 film gösterime girdi. Kral Şakir: Mikrop Avcıları Cumburlop, Ecinni 4: Ecel, Paranoid ve Kızım haftanın yerlileri olurken; Missing, Cocaine Bear, The Friendship Game, Maybe I Do ve Tchaikovsky’s Wife bu hafta vizyona giren yabancı yapımlar oldu. Box Office gibi resmi kanallarda görülmeyen ancak 18 lokasyonda dağıtımcısı, yapımcısı, yönetmeni, kurgucusu ve başrol oyuncusu aynı isim olan, bu haliyle de adeta tek kişilik ordu olan Cinle Evlilik de sinema salonlarına dağıldı.
Bu hafta gösterime giren yerli korku filmi Ecinni 4: Ecel ile Cocaine Bear, The Friendship Game ve Missing filmlerinin eleştirilerini hali hazırda dün akşam itibarıyla yayınlamıştım. Şimdi ise bu haftanın resmi olmayan yerli korku filmi ve iki gerilim türündeki filmini tek yazıda kaleme alacağım. Hazırsanız başlayalım.
KIZIM
Dram ve gerilim türlerinde olduğu açıklanan Kızım filminin konusunu doktor bir annenin ölümcül bir hastalığa yakalanan kızı için verdiği mücadele oluşturuyor. Volkan ile Özlem iki doktordur. Kızları Melisa’nın çaresiz bir hastalığa yakalanması evliliklerinin de giderek kötüye gitmesine neden olmuştur. Modern tıbbın çaresiz kaldığı hastalığı karşısında kızını kurtarmak için her yolu denemeyi göze alan Özlem, bilinmez bir çıkmazda kaldığında dini kötüye kullanarak insanların duygularını istismar edenlerin tuzağına düşecektir.
Çekimleri ve kadrajları sorunlu olan filmde oyuncuların performanslarının da çok iyi olmadığını söylemek mümkün. Filmin dram yanının fazlasıyla ağır bastığı ve gerilim denilmesine karşın, gerilimden çok gizem türüne kayarak ilerlediği için gizem ile dram arasında köşe kapmaca oynadığı söylenebilir. Son dönemde yerli korku filmlerinde yer alan dini istismarlara karşı duran hikâyesi ile daha iyi çekimler ve oyunculuklar ile çekilse oldukça başarılı olabilecek bir öykü üzerine kurulmuş olması, kaçırılmış bir fırsat olarak izleyenleri düş kırıklığına uğratıyor. Türkiye’de 12 lokasyonda gösterimde olan yapım, bu bağlamda aslında gösterime girmemesi gereken yapımlar arasına girmekten de kurtulamıyor.
PARANOİD
Psikolojik gerilim türünde olan Paranoid filminin İstanbul’un ücra bir semtinde yer alan bir sanatoryumda iki farklı karakterin başından geçenler oluşturuyor. Yeni profesör olan Masal’ın görev emri 90 yılı aşkın tarihe sahip bir sanatoryuma çıkar. Psikoloji alanında uzman olan Doktor Masal’ın sanatoryumda yaşayacağı olaylar, onu iyice çıkmaza sürükleyecektir. Masal’ın hayatına dahil olan Mithat vesilesiyle film, şizofreni temasını işlemektedir. Sanatoryumda yaşanan şiddet olayları ve işkenceler Masal’ın dikkatini çeker. Bu olayları araştırmaya başladığında Mithat ile Masal’ın hikâyesi birleşecektir.
Çekimleri ve kadrajları yine sorunlu olan bu filmde, oyuncuların performansları Kızım filmine nazaran çok daha kötü ve yapay. Night Shyamalan’ın Split (2016) filminin yerli versiyonu olmaya çalışırken adeta parodiye dönüşen yapımda, doktora hastanede konaklaması için verilen odanın muayene odası olması ve kadının muayene yatağında yatması, aslında kardiyoloji ve acil gibi birçok departmanı bulunduğu duvarlardaki afişlerden anlaşılan ve şehrin göbeğinde olduğu belli olan hastanenin İstanbul’un ücra bir köşesinde sadece 4 hastanın olduğu bir sanatoryum olarak geçmesi, 4 hastadan yalnızca 2 tanesini görmemiz ve dahası ile mantık sınırlarını bir hayli zorlayan yapım, Türkiye’de 12 lokasyonda gösterimde olan ancak gösterime girmemesi gereken yapımlara bir yenisi olarak ekleniyor.
Geçen hafta gösterime giren ve izleyenleri şaşkına sokan 100 dakikayı aşkın süreye sahip Motelde Katliam gibi, Paranoid de 100 dakikayı aşan süresiyle sınırları zorluyor. Söz konusu bu yapımın yönetmeni, senaristi ve ana cast oyuncularından birisi olan Doğuş Arslan’ın bu yıl benzer şekilde ana castında olduğu ve senaryosunu yazdığı, ‘Bir Doğuş Arslan Filmi’ sloganıyla 30 Haziran 2023’te gösterime girecek olan Hazep’in de bu bağlamda çok umut vaat etmediğini düşünmemek elde değil. 2021 yılında vizyona giren Şeytanı Ararken’in senaryosunu ve 2022 yılında vizyona giren bir diğer gerilim filmi olan Akıl Bozan’ın yönetmenliğini de üstlenen Doğuş Arslan’ın üçüncü filminde tabii olarak gözlenmesi gereken ilerlemelerden yoksun olması ise oldukça üzücü.
CİNLE EVLİLİK
Korku türünde olduğu açıklanan Cinle Evlilik filminin konusu “2003 yılında bir CİN’İN bir insanla yaptığı evlilik. ve o süreçte o insanın neler yaşadığını anlatan gerçek bir hikaye. o evlilikten ve CİN’den nasıl kurtulduğunu anlatan korku dolu bir hikaye” olarak açıklanmış. Box Office verilerinde yer almayan yapım; yönetmeni, dağıtımcısı, senaristi, oyuncusu, kurgucusu tek olan ve daha önce Tehlikeli Kamp adlı yapımını da cep telefonuyla çekerek 3 sinemada gösterime sokan İbrahim Öztekin’e ait. Muhtemel suretle yine cep telefonu ile çekilmiş olan ve aslında gösterime girmemesi gereken bu yapım, uzun süredir dağıtımcılık yapan şirketlerce dağıtılan Kızım ve Paranoid’i sollayarak 18 lokasyonda izleyiciler ile buluşmayı başardı.
Nasıl ki bir sabah uyanıp “Ben beyin cerrahı olmak istiyorum” diyerek beyin ameliyatı yapmanız olanaksızsa; aslında bir meslek olan ve üniversitelerde eğitimi verilen yönetmenlik, senaristlik gibi işlerin “sinema tutkunu” insanların hobilerini tatmin etme aracı olarak kabul edilmemesi ve bunların haber yapılarak özendirilmemesi; bunun bir meslek olduğu ve kamera açılarından, senaryo matematiğine değin belirli kurallar üzerine inşa edildiğinin unutulmamasının bir kez daha altının çizilmesi gerekiyor.
Size getirilen bir videoda yaş sınırlaması ve dağıtımcı belgeleri alınmış olsa dahi sinemanın bir sanat dalı olduğu unutulmamalı ve temel sinema gereksinimlerini yerine getirmeyen amatör yapımlar izleyiciler ile karşı karşıya getirilmemelidir. Bu bağlamda, ne sebeple olursa olsun böyle bir ‘çalışmaya’ kapısını açan sinema salonlarının “Biz ne yapıyoruz?” sorusunu kendilerine sormasının zamanı geldi de geçiyor bile. İki yıl önce cep telefonuyla çekip Box Office ve Antrakt Sinema gibi platformlarda takip edilemeyecek biçimde dağıttığı filmine üç salon bulabilen ‘sinema tutkunu esnaf’ olarak haberlere konu olan İbrahim Öztekin bu yıl 18 salon bulabilmişse bunda Öztekin’in bir kabahati yok.
Kabahatliler, kendilerini gayet iyi biliyor.
Bu vesileyle “Türk Korku Yapımı Çekmeye ve Bunu Sinemaya Dağıtmaya Niyetli Olan Herkese Açık Çağrı”mı yinelemek istiyorum…