“Kıbrıs’ta Geçen Gerçek Kesit”
Apollon Film yapımcılığında çekilen Yudi: Yedikonuk Cinleri (2022) filminin yönetmen koltuğunu Doğukan Mısır ile Katre (2017) ve Azubel (2021) filmlerinden oyuncu olarak hatırladığımız, Hüddam’ın Soyu: Marid Cinleri (2022) filminde ise yönetmen olarak karşımıza çıkan Mert Uzunmehmet paylaşıyorlar. Senaryosunu Simay Ayçiçek ile Buğse Hot’un kaleme aldıkları filmin oyuncu kadrosunda ise Serkan Çolak, Birgül Uluçay, Barbaros Andiç, Fatih Çebi, Yeşim Gedik, Önem Pişkin, Enis Ertuş gibi isimler bulunuyor.
Filmin konusunu Kıbrıs’ta yaşanmış olduğu söylenen doğaüstü olaylar oluşturuyor. Emekli bir doktor olan Serdar, karısı Nur ve oğlu Onur’la beraber Kıbrıs’ta yaşamaktadır. Onur bir trafik kazası sonucu engelli kalmıştır. Aile bütün tedavi yöntemlerini denemesine rağmen Onur’un durumu için bir çözüm bulamamıştır. Nur’un Onur’u tekrar eski haline getirme arzusu yüzünden yapmış olduğu su büyüsü, Yudi’ye biat etmiş olan tehlikeli cin kavminin aileye musallat olmasına sebep olmuştur. Büyünün bozulması ve ailenin yaşamış olduğu bu musallattın son bulması için iki gök bir araya gelmelidir.
Bu yıl şu ana kadar, bu filmle beraber tam 55 adet yerli korku filmi gösterime girmiş oldu. Bu 55 filmin ancak 50 tanesinin sınıfı geçebilecek olduğu düşünüldüğünde, yerli korku izleyicilerinin nasıl bir bataklığa düşmüş olduğunu anlayabiliriz.
Bu küçük açıklama sonrası gelelim yılın 55. filmine. Yudi: Yedikonuk Cinleri, bu yıl gösterime giren filmler arasında görüntü kalitesi açısından iyi olanların yani iyi kamera ve ışık ekipmanları kullanan filmlerin arasına girmeyi başarırken; maalesef senaryosu ve filmin seyirci açısından akışı konusunda aynı şeyi söylemek ya da düşünmek mümkün olamıyor. Filme mokumentary yani kurgu belgesel havası katmak adına başında ve aralarda giren, artık akıl hastanesinde olduğunu göstermek adına deli gömleği giydirilmiş Nur’un olayları anlattığı sahneler hem oyuncunun performansının başarısızlığı hem de sahnenin atmosferi nedeniyle tempoyu hayli düşürüyor. Yine bu sahnelerde izleyicinin karşısına çıkacak olan ses-görüntü senkronizasyonundaki sorun da bu sayılanlara eklenince bu sahneler adeta bitmek bilmiyor. Herhangi bir akıl hastasını, geçmişle ilgili konuşturmak istediğinizde tepesine iki adet spot ışık koyup, deli gömleği giydirerek konuşturamayacağınızı, aksine bir psikiyatristle görüşüp bu durumdaki bir hastanın ya içine kapanacağı ya da tam tersine saldırganlaşacağı öğrenilme yoluna gidilseydi, oyuncunun performansı kurtulacak gibi olmasa da atmosfer en azından daha düzgün hale getirilebilir ve filmin biraz daha akıcı olması sağlanabilirdi. Mevcut haliyle genişletilmemiş bir hikâyenin sırf uzun metraj film havası uyandırması amacıyla başvurulmuş bir hile olduğu da fazlasıyla hissediliyor zira kadının anlattıklarının canlandırmalarını akabinde aynen izliyoruz.
Filmin diğer kısmına yani bunları anlatan Nur’un geçmişte yaşadıklarının canlandırılmasına gelecek olursak; Barbaros Andiç ve Önem Pişkin dışındaki oyuncuların performanslarının çok çok kötü olduğunu, bahsi geçen iki oyuncunun sahnelerinin ise filmi kurtarmaya yetmediğini söylemek mümkün. Senaryoda birçok sorun olduğu gibi, kurgu sırasında yanlış yerleştirilmiş sahneler (biz önce karakterin korktuğunu görüyoruz, sonra ise korkutucu varlık bize gösteriliyor) nedeniyle beklenen jumpscareler izleyiciler açısından etkili olmadığı gibi, çocukları felçli olan ailenin sürekli mutlu olması, kenara köşeye çekilip aslında “mutlu olma taklidi” yaptıklarına dair bir sahnenin olmaması gibi sorunlar da filmin yapay oyunculuklarına katkıda bulunuyor. Nur’un kocasına “Çok yoruldum, biraz yürüyüş yapacağım” demesi gibi saçma diyaloglar ve 3 gün boyunca hiç küçülmeyen ve neredeyse her yerli korku filminde sahne birleştirmek için kullanılan dolunay görüntüleri de cabası.
Maalesef kurguda nasıl olduysa fark edilmemiş olan çekim ekibinden gelen “Güzel oldu” sözünün de izleyicilere yansıması, bu sene karşımıza çıkan kurgu gaflarına bir yenisi daha ekleniyor. Özellikle son iki yıldır gösterime giren filmlerde, izleyicilerin görmemesi gereken objelerle karşılaşıyoruz ve ne yönetmen, ne görüntü yönetmeni ne de kurgucunun fark etmeyerek izleyicilerle buluşturduğu bu sahnelerde izleyiciler şaşkınlık içerisinde kalıyorlar. Bu bağlamda Cinni: Kabus (2021) filminde hızlandırma sırasında oluşmuş olan mavi kodlu hata ekranı; Araf 5: Aile (2022) filminde klaket; Semur 3: Kıyamet-i Cin (2022) filminde set çalışanının saçı; Şerr-i Cin (2022) filminde Doğa’nın evi olarak geçen villanın kapısının üzerindeki ışıkları cayır cayır yemyeşil yanan EXIT tabelası; El-Hemraz “Cinlerin Büyüsü” (2022) filminde ekranda beliren ve 1 dakika kadar izleyicinin gözünün önünde kalan hata kodu sonrasında bu filmde de çekim ekibinden gelen “Güzel oldu” sesini duymak çok da şaşırtıcı olmuyor.
Ancak filmin asıl sorunu maalesef bunlarla bitmiyor. Yudi: Yedikonuk Cinleri adıyla çıkan filmin Yudi efsanesi ile alakası bulunmuyor. Çok inançlı bir Hıristiyan olan Yudi’nin sürekli Tanrı’dan isteklerinin gerçekleşmesi ve sonunda doymak bilmez hale gelmesi nedeniyle de Tanrı tarafından cezalandırılıp Yudi’nin taşa dönüşüp Yudi Dağı’ndaki taş olması olarak bilinen efsaneye filmde herhangi bir atıf ya da benzerlik bulunmadığı gibi, aksine Nur karakterinin Hıristiyanlara ait olan bu inanç merkezinde freskler ve ikonaların arasında dua etmesi sonrası büyüye başvurması, ardından da bunlara dair herhangi bir açıklamanın yer almaması, bahsi geçen inanç merkezinin kötücül görünmesine dolayısıyla da diğer dine karşı anti bir propaganda imajı oluşturulmasına neden oluyor. Oysa Nur karakteri tek bir dilek diliyor, doymak bilmemek gibi bir durumu yok ve sonucunda büyüye başvurarak başka bir büyük bir günaha saplanıyor. “Yudi: Yedikonuk Cinleri Kıbrıs’ta yasaklandı” iddialarını içeren haberler şayet doğruysa, yasağın nedeni de bu sorunlu görselleştirmeden kaynaklanıyor olsa gerek. Zira Türk sinema tarihinde şimdiye dek sadece “Bir Gün Mutlaka” filmi Kıbrıs’ta yasaklanmıştı.
Sonuç olarak Yudi: Yedikonuk Cinleri; iyi teknik ekipman kullansa da kötü senaryosu ve başarısız oyuncu yönetimi nedeniyle sınıfta kalmaktan kurtulamıyor.