“Şeytanın Fısıldadıkları”
Amerika’daki paranormal olayları araştıran ve günümüzde de evleri müze olarak kullanılan Ed ve Lorraine Warren çiftinin çözdükleri bir davayı ele alan 2013 yapımı The Conjuring filminin beğenilmesiyle, hem The Conjuring’in devam filmleri, hem de The Conjuring filminde karşımıza çıkan paranormal olayların Warren çiftinin müdahaleleri öncesinde oluşum ve gelişim süreçlerini işleyen Annabelle (2014), Annabelle: Creation (2017), The Nun (2018), The Curse of La Llorona (2019), Annabelle Comes Home (2019) gibi filmlerle Conjuring evreni genişlemeye devam etmişti. Bu evrenin yaratıcısı ve ilk filmin yönetmeni James Wan’ın ismini bu evrenin çeşitli filmlerinde yapımcı ya da senarist olarak görmek mümkün. Bir evreni oluşan The Conjuring’in üçüncü filmi olan The Devil Made Me Do It, Türkiye’de gösterime girdiği adıyla Katil Şeytan, filminin yönetmen koltuğunda Conjuring evreninde yer alan The Curse of La Llorona (2019) filminin de yönetmeni olan Michael Chaves yer alıyor. Filmin senaryosu David Leslie Johnson-McGoldrick, Chad Hayes ile Wan imzası taşırken, görüntü yönetmenliğini The Nun (2018) ve The Curse of La Llorona (2019) filmlerinin de görüntü yönetmenliğini yapmış olan Michael Burgess üstleniyor. Filmin başrollerinde Ed ve Lorraine Warren çiftini canlandıran Patrick Wilson ve Vera Farmiga’ya bu kez Ruairi O’Connor, Sarah Catherine Hook, Julian Hillard, John Noble, Eugenie Bondurant gibi isimler eşlik ediyor.
The Conjuring’in ilk filmi “Perron Ailesi” vakasını, ikinci film “Enfield” ve “Amityville” vakalarını işlerken, serinin bu üçüncü filminin konusunu Ed ve Lorraine Warren çiftinin çözdükleri başka bir vaka olan “İblis Cinayeti” oluşturuyor. Dosyalarındaki en sansasyonel vakalardan biri olan İblis Cinayeti, genç bir çocuğun ruhu için verilen bir şeytan çıkarma mücadelesiyle başlıyor, fakat olaylar bununla kalmayıp köklenerek etrafa yayılıyor.
Filme konu olan olay yani İblis Cinayeti vakası, 1981 yılında Arne Johnson tarafından yaşandı. Arne Johnson, ev sahibi Alan Bono’yu öldürmekle suçlandı ancak Ed ve Lorraine Warren, Johnson’ın nişanlısının kardeşinin şeytanî bir güç tarafından ele geçirildiğini ve şeytanla bir anlaşma yapmış olabileceğini iddia ettiler. Çift, sonradan Johnson’ın da iblis tarafından ele geçirildiğini iddia etti. Duruşmada Johnson, iblis tarafından cinayete zorlandığını söyledi ancak savunması kabul edilmedi. Bu vaka, bir cinayet zanlısının şeytani güçler tarafından ele geçirildiğinin iddia edildiği ilk savunma olarak ABD tarihine geçmiştir.
Yönetmen Wan’ın efsanevi Insidious (2010) filmindeki ruhlar dünyasına geçiş The Conjuring: The Devil Made Me Do It’te, geçmişe ve mekânlar arası geçişlere dönüşüyor. Insidious’a olan bu göz kırpmanın yanı sıra The Exorcist (1973)’e saygı duruşunda bulunmayı da ihmal etmiyor. Bu geçişler sırasında ve Arne Johnson’ın şeytani güçler tarafından ele geçirildiği sahnelerdeki atmosfer çok başarılı ve yaratıcı bir biçimde izleyiciye yansıtılıyor. Serinin önceki filmlerinde olduğu gibi Wilson ve Farmiga yine başarılı bir biçimde Warren çiftini yansıtırken, Ruairi O’Connor ve Julian Hillard’ın özellikle şeytan çıkarma sahnelerindeki performansları göz kamaştırıyor. Sinematografisi oldukça başarılı olan filmin jump-scare sahneleri de oldukça etkileyici.
Sonuç olarak The Conjuring: The Devil Made Me Do It’; Conjuring serisinin yeni ve çarpıcı bir bölümü olarak çıtasını korumaya devam ediyor. Korku severlerin gösterimdeyken kaçırmaması şiddetle tavsiye edilir.