“Raccoon Şehri’nde Yeni Bir Şey Yok”
Resident Evil ya da Japonya’da bilinen adıyla Biohazard, Şinji Mikami ve Tokuro Fujivara tarafından yaratışmış ve ortaklığı Capcom’a bağlı olan bir oyundur. 1996 yılında piyasaya çıkan ilk Resident Evil sonrasında seriye dönüşmüş ve 20’den fazla oyunu çıkmıştır. 2002 yılında Paul W.S. Anderson yönetmenliğinde oyundan sinemaya uyarlanan Resident Evil gördüğü ilginin ardından 2004 yılında Alexander Witt yönetmenliğinde Resident Evil 2: Apocalypse; 2007 yılında Russell Mulcany yönetmenliğinde Resident Evil: Extinction; 2010 yılında Paul W.S. Anderson’un tekrar yönetmen koltuğuna geçtiği Resident Evil : Afterlife, 2012 yılında Resident Evil 5: Retribution ve 2016 yılında Resident Evil 6: The Final Chapter filmleri ile devam etmişti. Resident Evil serisinin şimdilik son halkası olan ve ilk iki oyunun hikâyesinden uyarlanan Resident Evil: Welcome to Raccoon City, Türkiye’de gösterime girdiği adıyla Resident Evil: Raccoon Şehri’nin yönetmen koltuğunda bu kez Johannes Roberts oturuyor. Senaryosunu da yönetmen Roberts’ın kaleme aldığı filmin görüntü yönetmenliğini Maxime Alexandre üstlenmiş. Müzikleri Mark Korven imzası taşıyan filmin oyuncu kadrosunda ise Kaya Scodelario, Hannah John-Kamen, Neal McDonough, Robbie Amell, Tom Hopper, Avan Jogia, Avaah Blackwell, Donal Logue, Stephannie Hawkins, Lily Gao, Marina Mazepa, Nathan Dales, Josh Cruddas, Chad Rook, Holly de Brros gibi isimler bulunuyor.
Filmin konusunu tüm dünyaya yayılan bir vahşetin Raccoon City’de zincirlerinden koptuğu gece yaşananlar oluşturuyor. Resident Evil: Raccoon Şehri‘nde, bir zamanlar ilaç devi Umbrella Corporation’ın hızla gelişen yuvası olan Raccoon artık ölmekte olan bir orta batı kentidir. Şirket buradan ayrılırken ardında çorak topraklar yüzeyin altında yavaş yavaş büyüyen bir kötülük bırakmıştır. Bu kötülük nihayet gün yüzüne çıktığında, hayatta kalan bir grup insanın Umbrella’nın ardındaki gerçeği keşfetmek ve geceyi sağ salim atlatmak için iş birliği yapması gerekecektir.
Resident Evil: Welcome to Raccoon City’den önce…
Resident Evil (2002) filminde; Umbrella Corporation isimli uluslararası büyük bir şirketin, Raccoon şehrinin dışında Hive adındaki bir genetik araştırma merkezi vardır. Bu gizemli araştırma merkezinde üretilmiş olan T-Virus adı verilen bir virüs türü bulunmaktadır. Bu virüsü ele geçirmeyi başaran bir hırsız ise Hive binası içerisine virüsü yayarak tüm dehşetin başlamasına neden olacaktır. Gizemli virüs, The Red Quinn adındaki yapay zekayı ele geçirmeyi başarır ve merkezde bulunan herkese bulaştırmaya başlar. Virüse maruz kalan personeller ise birer zombiye dönüşürler ve yapay zekanın kontrolüne geçerler. Red Quinn’i durdurmak için merkeze gelen bir seçkin bir ekip, bu yapay zekâ makine ile savaşırken zombilerle de korkunç bir mücadeleye girişeceklerdir.
Resident Evil: Apocalypse (2004) filminde; derin bir uykudan uyanan Alice, artık en kötü kâbuslarının gerçekleştiğini görür. Yaşanan biyokimyasal olaydan bir şekilde paçayı yırtmıştır fakat söz konusu virüsün önüne geçilememiştir. Öte yandan Racoon şehrinden kurtulmaya çalışır. Umbrella denen gizemli şirketin üzerinde uyguladığı deneylerin ardından ise sıra dışı güçlere sahip olmuştur. Artık kendisine katılan başka kişilerde bulunmaktadır. Bu kişiler ise daha önce Umbrella’da görev yapmış ve işten çıkartılmış kişilerdir. Meydan okuyarak başlattıkları bu amansız mücadele karşısındaki en büyük engel ise vahşi zombilerdir. Ancak asıl korkunç olanı ise şirketin yeni ortaya çıkardığı Nemesis isimli bir yaratıktır. Onu yok edebilmek için çok farklı boyutta bir direnç gerekmektedir.
Resident Evil 3: Extinction (2007) filminde; Carlos Olivera ile L.J, yaşanılan yerde güvenlik artık tamamen ortadan kalkınca bir şeyler yapmaya karar verirler. Bunun için ise hayatta kalan kişileri toparlayıp, bir araya getirirler. Claire, K-Mart ve Betty başta olmak üzere diğer yaşayanlarla bir araya gelerek birleşirler. Yola koyularak özel zırhlarla hazırlanmış olan konvoylar içinde boş çöllerden yol alırlar. Tek bir amaçları vardır; o da hayatta kalan ve virüsün etkisi altına girmemiş kişileri toplayarak bir araya getirmektedir. Fakat çölde düşündüklerinden daha fazla zombiler bulunmaktadır. Hayatta kalmak için bu uçsuz bucaksız çöllerde zombilerle mücadele etmek zorunda kalacaklardır.
Resident Evil 4: Afterlife (2010) filminde; tüm dünya korkunç bir virüsün etkisiyle zombiye dönüşmeye devam ederken, Alice hayatta kalmayı başaranları bularak onları mücadelesine ortak olmaya ikna etmeye devam etmektedir. Umbrella şirketi ile yapılan acımasız savaş ise artık tamamen yeni bir döneme girmiştir. Yeni bir boyut kazanan bu karanlık günlerde Alice’i büyük bir sürpriz beklemektedir. Beklenmedik eski bir arkadaştan yardım gelmesiyle Alice kendini daha iyi hissetmeye başlar. Grubuyla birlikte yeni bir yol bulular; bu yol onları zombilerden uzak Los Angeles’daki bir sığınağa götürür. Fakat oraya vardıklarında binlerce zombi onlara dehşet yaşatacaktır. Alice ve grubu, ölümcül bir tuzağa çekildiklerinden habersizlerdir.
Resident Evil 5: Retribution (2012) filminde; Umbrella şirketinin ürettiği ölümcül T-virusü Dünya’yı tahrip etmeye devam edip, insanları zombilere dönüştürür. İnsan ırkının son ve tek umudu olan Alice, gözünü Umbrella’nın en gizli operasyonunda açar ve araştırdıkça gizemli geçmişinin sırlarını ortaya çıkarır. Güvenli bir yeri olmayan Alice salgının sorumlularını teker teker avlamaya başlar. Tokyo’dan New York’a Washington D. C.’den Moscova’ya kadar uzanan bu nefes kesici serüvende, doğru olduğuna inandığı herşeyin gerçekliğinden şüphe etmeye başlayacaktır. Dostlarından meydana gelen küçük bir birliğin de yardımlarıyla Alice, bu kâbus dolu dünyadan kurtulmaya yetecek kadar hayatta kalmalıdır. Geri sayım başlamıştır.
Resident Evil 6: The Final Chapter (2016) filminde; Alice insanlığın zombilere karşı verdiği savaştan sağ olarak kurtulan tek kişi olmuştur. Şimdi ise kâbusun başladığı yer olan Racoon Şehri’ndeki Kovan’a geri dönmek zorundadır. Umbrella Şirketi ise, kıyametten kurtulan son kişileri de yok etmek amacıyla Racoon Şehri’nde güçlerini son kez toplamaktadır. Zamana karşı yarış içinde Alice, eski arkadaşları ile birlikte yeni mutant yaratıklara karşı da bir savaş verecektir. Bu Alice’in insanlığı kurtarmak için verdiği en zor mücadele olacaktır.
İlk filmden altıncı filme değin aslında uyarlandığı oyunda bulunmayan bir karakter olan Alice ve onu canlandıran Milla Jovovich’in etrafında ilerleyen Resident Evil serisi, son halkasında hikâyenin başlangıcına döndüğü için Alice’e konuk oyuncu olarak dahi yer vermiyor. Bu bağlamda hazır kitlesinin bir kısmını baştan kaybeden Welcome to Raccoon City’de prototip karakterler kullanılarak güvenli bir yol izlenilmeye çalışılmış. Prototipler o kadar belirgin ki, karakterlerin yaptıkları espriler dahi önceden tahmin edilebilir olduğundan diyaloglar mimiksiz bir izleyici kitlesine çarpıyor. Birçok baş karakterin var olduğu bir senaryonun altından kalkmak elbette kolay değil ancak prototipler üzerinden ilerledikleri için karakterleri derinleştirmeden de işi kotarabileceklerini sanarak başka bir yanılgıya düşüyorlar. Oyuncular gerçekçi performanslar sergilese de seyirciler nezdinde uyandırdığı “Ben bu filmi sanki daha önce izlemiştim” hissi nedeniyle heyecan yaratmaksızın, özgünlük bulunmayan yalnızca görsel bir etki bırakan sabun köpüğüne dönüşüyor. Salondan çıktığınızda unutacağınız ancak salondayken sadece bir anlığına sizi etkileyen; son dönemlerdeki neredeyse yüksek bütçeli bütün filmlerde görmeye alışkın olduğumuz görsellik de bir yenilik sunamadığından, izleyiciler için izledikleri bir hikâyeyi bir kez daha izleme ötesine geçemeyen bir gösteri olmaktan kurtulamıyor.
Sonuç olarak Resident Evil: Welcome to Raccoon City; “Güneşin altında yeni bir şey yok” demek zorunda kaldığımız, izlenmese de eksikliği hissedilmeyecek serinin son halkası olarak yerini alıyor.