“1-2 Gabriel Geldi…3-4 Zihnini Ört…”
Warner Bros yapımcılığında çekilen Malignant, Türkiye’de gösterime girdiği adıyla Habis’in yönetmen koltuğunda korku sinemasının efsane yönetmenlerinden biri olan ve Saw (2004), Dead Silence (2007), Death Sentence (2007), Insidious (2010), The Conjuring (2013), Demonic (2015), The Conjuring 2 (2016) filmlerinin yönetmenliğini yapan James Wan oturuyor. The Conjuring serisinin ilk iki filmini yönettikten sonra koltuğunu başka yönetmenlere devrederek Conjuring evreninin genişlemesi için bu filmlerin yapımcılıklarını da yapan yönetmen Wan, Malignant’ın senaryosunda da Ingrid Bisu ve Akela Cooper ile beraber kalem oynatmış. Görüntü yönetmenliğini Conjuring evrenindeki The Curse of La Llorona (2019), Anabelle 3: Annabelle Comes Home (2019) ve The Conjuring 3: The Devil Made Me Do It (2021) filmlerinde de aynı görevde bulunan Michael Burgess’in üstlendiği filmin, müzikleri ise yine Conjuring evreninde beraber çalıştığı Joseph Bishara imzası taşıyor. Filmin oyuncu kadrosunda ise Annabelle Wallis, Maddie Hasson, George Young, Michole Briana White, Jacqualine McKenzie, Ingrid Bisu, Paula Marshall, Jake Abel, Patrick Cox, Rachel Winfree, Marina Mazepa gibi isimler bulunuyor.
Filmin konusunu gördüğü görülerin gerçek cinayetlerle bağlantılı olduğunu keşfeden genç bir kadının hikayesi oluşturuyor. Travma geçirmiş bir kız olan Madison, sevgi dolu bir koruyucu aile tarafından evlatlık alınır. Yetişkin bir kadın olduğunda trajik geçmişi su yüzüne çıkarken hayatı kabusa dönmeye başlar. Şok edici cinayet vizyonları görmeye başlayan Madison, yaşadığı kabusların nedenini anlamaya çalışırken uyanıkken gördüğü bu kâbusların gerçek cinayetlerle bağlantılı olduğunu keşfeder. Artık onun hayatında hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.
Malignant‘ın yönetmenin yazmış olduğu “Malignant Man” çizgi romanından uyarlandığına dair dedikodular olsa da filmin bir süper kahraman hikâyesi olan çizgi romanla alakası bulunmuyor. Amerikan korku ve gerilim sinemasında pek çok kez karşımıza çıkan bir öykü, yönetmen Wan’ın objektifinden bambaşka yansıyor. Madison’un kâbus görürken bulunduğu ortamın değişmesi, kameranın özellikle aksiyon sahnelerinde sürekli hareket halinde olup karakterlerle birlikte ilerlemesi ve hemen hemen her seferinde değişik açılar denemesi, yaratığın kreasyonundaki yaratıcılık ve bir aksiyon karakterine benzeyen yapısı bize birçok filmi hatırlatan izler de barındırıyor. Dolunay ışığındaki akıl hastanesiyle The House on Haunted Hill (1999)’e, oyuncak telefonla A Nightmare on Elm Street (1984)’e hatta The Brood (1979)’a değin geniş bir yelpazede anımsatmalar sunuyor. Korku filmleriyle, bir bakıma da kendisiyle dalga geçer diyalogları polis memurlarına yüklemeyi ihmal etmeyen yönetmen Wan, senaryoyu da beraber kaleme aldığı sevgilisi Ingrid Bisu’ya da rol vermekten kendini alamamış.
Film, her ne kadar güçlü yönlerini ve seyirciyi mest edecek detaylarını korku türüne dâhil olarak yansıtsa da mizahi-polisiye unsurlarının ve aksiyon sahnelerinin de korkunun objektifini fazla dağıtmadan hikâyeyi beslediği söylenebilir. Hatta korku türünün haricindeki türlere dâhil olan sahneler, seyirciyi bekleyen korku sahnelerindeki etkiyi artırıyor. Tabii, korku etkisini artıran şey sadece tür dağılımı değil. Filmdeki mekân seçimleri ve sanat tasarımı da James Wan’ın bu alanda çektiği çıtayı gitgide yükselttiğinin bir göstergesi.
Görsel efektleri göz kamaştıran filmde, bütün oyuncular karakterlerini çok doğal ve gerçekçi canlandırmış olsalar da filmin yükünü omuzlarında taşıyan Annabelle Wallis tek kelimeyle büyüleyici bir performans sergiliyor.
Sonuç olarak Malignant; korku severlerin kaçırmaması gereken, görsel efektleri ve oyunculuklarıyla büyüleyen yönetmen Wan’ın parlayan son yıldızı… Sinemadayken kaçırmamanız şiddetle tavsiye edilir…