“Üç Cin Bir Düğün…”
Kültür Bakanlığı’nda APAH Yapım’a kayıtlı olan ancak Box Office’te yapım şirketi önce Queen Medya olarak duyurulan, ardından Mert Yapım Medya olarak güncellenen filmin çekimleri 2020 yılında Tekirdağ’ın Yenice İlçesi’nde gerçekleştirildi. Çekimler sırasında adı Mürcieden olarak duyurulan ancak sonrasında değiştirilen Babil-i Cin filminin yönetmen koltuğunda Ecinni (2028), Jinna: Karabasan (2019), Semur 2: Cinlerin Büyüsü (2020), Enna: Kara Büyü (2021), en son 6 Mayıs 2022 tarihinde vizyona gireceği duyurulan ama belirsiz bir tarihe ertelenen Maric (2022) filmlerinin görüntü yönetmenliğini; Mîrcîn (2019) ve Kahran (2022) filmlerinin ise yönetmenliğini yapmış olan Ahmet Yaşar Gümüş oturuyor. Senaryosunu ve görüntü yönetmenliğini de yönetmen Gümüş’ün üstlendiği filmin oyuncu kadrosunda Tuğba Duygu, Ersin Özkan, Gülfem Eğilmez, Arif Bal gibi isimler bulunuyor.
Filmin konusunu bir cin annenin oğluna gelin olarak seçmiş olduğu bir kadının başından geçenler oluşturuyor. Ela çocuk yaşlarda musallata uğramıştır. Ela her gece rüyasında kendisini eski bir kiliseye çağıran ve kendisini oğluyla evlendirmek istediğini söyleyen yaşlı bir kadından bahseder. Ailesinin götürdüğü bir hoca Ela’yı bu musallattan kurtarır ancak bir ömür evlenmemesi gerektiğini özellikle belirtir. 26 yaşında nişanlanan Ela o kâbus dolu günlere geri dönecektir.
Yönetmen ya da görüntü yönetmeni olarak karşımıza çıkan Gümüş’ün çekim kalitesi, ışıklandırması ve renk düzenlemeleri en başarılı filmi olmakla birlikte, senaryoda boşluk ve mantık hatalarının oluşmasından kurtulunamamış. Oyuncuların performansı yapay olmasa da izleyicileri etkileyecek ya da izleyicilerin özdeşleşim kurmalarını sağlayacak kadar da güçlü değil.
Filmdeki asıl sorun ise maalesef yeterince araştırma yapılmamış olması. Filme cin musallatından kurtulmak için cine bir toplu iğne batırmak yetiyor. Oysa cin musallatından kurtulmak adına belli ayetlerin belirli defalarca okunması, evin çeşitli yerlerine sirkeli su dökülmesi gibi birçok uygulama yapılması gerektiği biraz kitap karıştırma ve araştırma ile bulunabilecek bilgiler. Toplu iğne inancı ise aslında özellikle Anadolu’da Alkarısı inancına dair bir bilgi olmakla birlikte, Alkarısı’na saplanarak ondan kurtulunması yerine yeni doğmuş bebek ve lohusa anneye toplu iğne takılması yoluyla onların korunmasının sağlanması amacıyla uygulanan bir ritüeldir. Bir inanca göre ise; yeni doğmuş bebekler ve lohusa kadınlara musallat olduğuna inanılan Alkarısı’na iğne saplamayı başaran kişi, Alkarısı’nı yakalamış ve kendi hizmetine almış olur. Yani bir cin olan Alkarısı’na iğne saplayabilen kişi onu öldürmez sadece kendisine hizmet etmesini sağlayacak şekilde bağlamış olur. Evet kurgu bir film için kendince hikâye yazılabilir ancak bilinen ve inanılan temeller üzerinden gidilmediğinde inandırıcı olma ihtimalinizi de kaybetmekle karşı karşıya kalmak mümkündür. Bu filmde de nitekim, oyuncuların performansları izleyiciye özdeşleşme olanağı tanıyamadığı gibi, hikâye de inandırıcılıktan uzak. Bu da renk düzenlemesi, ışıklandırma, çekim kalitesi gibi teknik açılardan sınıfı geçmeye başlayan bir filmin yolda kalmasına neden oluyor.
APAH Yapım’ın daha önce gösterime girmiş Mîrcîn (2019) ve Kahran (2022) filmlerinde kullandıkları ev, bu filmde havas aliminin evi olarak karşımıza çıkıyor. Filmin fragmanında karşımıza çıkan ve Enna: Kara Büyü (2021) ile Kahran (2022) filmlerinde kullanılmış olan büyü sahneleri ise filmde yer almıyor. Filmin içerisinde ayrıca Semur, Hanzap ve Zebun olmak üzere Türk korku sinemasında film adı olarak karşımıza çıkmış olan cin adlarının birçoğu ile karşılaşmak mümkün. Üstelik filmin adının neden Babil-i Cin olduğunu girişte değil finalde vermeleri ve bitiş jeneriğinden önce Mürcieden adının geçmesi teknik sıkıntılar olarak kabul edilebilir…
Sonuç olarak Babil-i Cin; yönetmenlik açısından teknik sorunları aşmış görünse de yeterli bilgiye sahip olunmadan yazılan senaryosu nedeniyle vasat bir yapım olmaktan kurtulamıyor.