“Umrumda Değil…”
MSA Film yapımcılığında tamamı Düzce’de çekilen Annis Ölüm Gecesi filminin yönetmen koltuğunda daha önce O Kul: Hayal Bile Etme (2010), Çok mu Komik? (2011), Zohak (2018) ve Sera (2018) filmlerinin de yönetmenliğini yapmış olan Adem Uğur oturuyor. Senaryosu da Uğur tarafından kaleme alınan filmin görüntü yönetmenliğini Kü’fa: Cin Kapanı (2015), Cin Çeşmesi (2018), Kabus (2018), Tutsak (2018) filmlerinin de görüntü yönetmenliklerini yapmış olan Malik Ejder Şentürk üstlenmiş. Filmin oyuncu kadrosunda ise Laz Vampir Tirakula (2012)’de oynayan Meral Kaplan, Deney (2020) filminden hatırlayacağımız Selçuk Kılıç; Geri Döndü (2017), Tutsak (2018) Kalpten Gerdanlık (2019), Yan Etki (2021)’den anımsayacağımız Tayfun Sav; Ceberruh (2020)’de oynayan Hülya Diken’in yanı sıra Korkmaz Polat, Mehmet Uğur, İlhan Karamanoğulları gibi isimler bulunuyor.
Filmin konusunu arkeolog Canan’ın bir kazı sırasında bulduğu yüzüğü takmasıyla birlikte gelişen olaylar oluşturuyor. Canan, Arkeolog olarak yaşamını sürdürmektedir. Aynı zamanda dedesi Yusuf da ünlü bir Arkeolog olup kazı başkanıdır. Dedesi Yusuf’un daveti ile Düzce’deki Prusiasad Hypium Antik Tiyatro Kazısı’na giderler. Canan’ın, kazı sürecinde bulunan lanetli yüzüğü takması ile başlayan gerilim, korku, dram ve aksiyon dolu hikâye, aynı zamanda doktor, savcı, hemşire ve diğerlerinin konuyu çözmeye çalışmalarıyla hikâye sürükleyici bir hal alacaktır.
Kötü kadrajlara sahip olan filmde, sinema filminde yapılmaması gereken her hata neredeyse karşımıza çıkıyor. Birçok sahnede izleyiciyi germek adına kullanılması gereken ama bu yapımda herhangi bir gerilimli sonuca ulaştırmayan fon müziklerine rağmen sahne geçişleri arasında drone ile çekilmiş görüntülere herhangi bir fon müziğinin eklenmesinin unutulması; dört yıl sonra yazısının görünmesine rağmen olayların diyaloglarda birkaç ay önce gerçekleştiğinin söylenmesi; yoğun pansuman yapılmasına rağmen Canan karakterinin yaralarının iyileşmediği ifade edilirken bir gecede yüzündeki bütün yaranın yok olması; hastanede bir hemşire saldırıya uğradığında başhekimin polisi aramak yerine savcıyı araması; yatakta derin bir uykuda olduğu söylenen Canan karakterinin geniş plan çekimlerde ellerinin yanlara açık durumda, yakın plan çekimlerde ise göğsünde kavuşturulmuş biçimde olması gibi devamlılık hatalarına oyuncuların inanmayarak oynadıklarını yani karakterlerine ısınamadıklarını gösteren yapay performanslarının da eklenmesiyle hayli başarısız bir yapım ortaya çıkmış. Canan karakterinin arkeolog dedesini canlandıran Tayfun Sav’ın izleyen arkeologlar tarafından nasıl tepki alacağını ise tahmin etmek zor olmuyor.
Görüntü-ses senkronizasyonunda özellikle kırmızı balonlu küçük kız sahnelerinde oluşan sorunun yanı sıra savcı karakterini canlandıran Selçuk Kılıç’ın görünmemesi için kıyafetlerinin altına yerleştirilmiş olan mikrofonun tüm cızırtılarının ceketini çıkarttığı sahnede izleyicilere yansıdığı yapımda, adaleti temsil eden savcı karakterinin Candan Erçetin’in “Umrumda Değil” klibine gönderme yaparcasına sandalyeyi ters çevirerek oturarak sorgu yapması da cabası olarak tüm bunlara ekleniyor. Zaten senaryonun ne kadar ciddi bir araştırmanın ürünü olduğu(!) Düzce’de işlenen cinayetlere dair yürütülen soruşturma için İstanbul’dan bir savcı getirilmesinden de belli oluyor…
İslami korku filmlerinin ilki olan Büyü (2004)’den esinlenilerek arkeoloji ile başlayan hikâye, birbiriyle çelişen diyaloglar, filme herhangi bir katkısı olmayan sahneler, sallanan zeminde oyuncuların çarptıkları düz zeminde ise kameramanın düz tutamadığı kadrajlar, mantık ve devamlılık hatalarından oluşan yapay oyunculuklarla adeta bir kaosa dönüşerek izleyicinin üzerine devriliyor.
Sonuç olarak Annis Ölüm Gecesi; senaryosundan oyuncuların performanslarına, teknik sorunlardan kamera açılarına değin olmaması gereken her sinemasal hatayı barındıran, bu bağlamda da sınıfta kalan bir yapım olarak benzerlerinin arasına adını yazdırmayı başarıyor.