“Indiana Jones’tan Loretta Sage’e…”
Yönetmenliğini The Last Romantic (2006), Band of Robbers (2015) filmlerinden tanıdığımız Aaron Nee ve Adam Nee’nin üstlendikleri, senaryosunu da Aaron ve Adam Nee ile birlikte Oren Uziel ve Dana Fox’un yazdıkları The Lost City, Türkiye’de gösterime girdiği adıyla Kayıp Şehir’in görüntü yönetmenliğini ise Jonathan Sela üstlenmiş. Müzikleri Pınar Toprak imzası taşıyan filmin oyuncu kadrosunda ise Sandra Bullock, Channing Tatum, Daniel Radcliffe, Da’Vine Joy Randolph, Brad Pitt, Oscar Nunez, Patti Harrison gibi isimler bulunuyor.
Filmin konusunu yazdığı romanda yarattığı kurgusal şehrin gerçekten var olduğunu keşfeden bir yazarın hikayesi oluşturuyor. Zeki ama inzivaya çekilmiş yazar Loretta Sage, hayatını kahraman karakter “Dash”i canlandırmaya adamış yakışıklı kapak modeli Alan’ın yer aldığı popüler aşk-macera romanlarında egzotik yerler hakkında yazarak geçirmektedir. Loretta, Alan ile birlikte yeni kitabının tanıtım turnesinde iken, onu son kitabında yer alan antik kayıp şehrin hazinesine götürebileceğini uman eksantrik bir milyarder tarafından kaçırılır. Sadece kitaplarının sayfalarında değil, gerçek hayatta da bir kahraman olabileceğini kanıtlamak isteyen Alan, onu kurtarmak için yola koyulur. Destansı bir orman macerasına atılan bu beklenmedik çiftin, Kayıp Şehir’de hayatta kalmak ve sonsuza dek kaybolmadan önce antik hazineyi bulmak için artık birlikte çalışması gerekmektedir.
Indiana Jones, Mummy ve Librarian serileri ile King Solomon’s Mines gibi filmlerde karşımıza çıkan becerikli, hayatta kalmaya odaklı, zeki erkeklerin yerini başarılı bir ters köşeyle zeki ama beceriksiz kadının aldığı ve bunun üzerine kurulu olduğu bir romantik-komedi ile maceranın kesişim kümesi olan The Lost City gücünü dış görünüşün aldatıcılığından ve bahsi geçen zıtlıkların etkisinden alıyor. Film, her daim yaşlıca olarak karşımıza çıkan kötücül karakteri Daniel Radcliffe’e canlandırtırken, kadınların kolaylıkla özdeşleceği Sandra Bullock’u ise normal zamanda dahi giyildiğinde rahatsızlık yaratacak bir kıyafet seçimiyle egzotik bir bölgeye yolluyor. Öyküsü tabii ki her romantik-komedi ve macera filmlerinin ilerleyişiyle kurgulanıyor olsa da hayal fabrikası bu filmi izlerken gülümsememek, yer yer kahkaha atmamak elde değil. Özellikle oryantalizm ve arkeoloji ile süslenen bu tür macera filmlerini izlemeyi sevenler için adeta biçilmiş kaftan. Bullock’un hayatta kalmak adına zekice çözümleri, Tatum’un Pitt’le karşılıklı rol paslaşmaları, Radcliffe’nin sakallı çocuk tavırları izleyicinin salondan tatminle ayrılmalarını sağlayacak kadar başarılı.
Sonuç olarak The Lost City; Amerika’yı yeniden keşfetmese de egzotik maceraları sevenleri tatmin ederek salondan evlerine yollayacak harika bir hayal fabrikası ürünü…