“Renkler Kaybolursa…”
Union Entertainment yapımcılığında İstanbul Kadıköy’de çekilen Kent Mezarlığında Sızıntı adlı yapımın yönetmen koltuğunda ilk uzun metrajıyla Umut Burçin Gülseçgin oturuyor. Senaryosunu Umut Burçin Gülseçkin ile Sıdıka Firuze Güzelmeriç’in kaleme aldıkları yapımın oyuncu kadrosunda ise Enfal Uzel, Samet Gürsel, Cengiz Çevik, Harun Esen, Deniz Ertürk, Mine Enkar, Ufuk Yılmaz, Ela Deniz Erol, İlknur Kara, Beste Madran, Can Ermiş gibi isimler bulunuyor.
Yapımın konusunu sıradan bir çift olan Hakan ve Asya’nın başına Asya’nın evlerinin arka tarafında bulunan mezarlıktan eve getirdiği küçük bir parça yüzünden sıra dışı olaylar gelmesi oluşturuyor. Hakan yazar, Asya ise müzisyendir. Asya bir sabah evlerinin arka tarafında bulunan mezarlıktan topladığı çalı çırpıları eve getirir ve bunları birleştirip duvara asar. Bu vesile ile istemeden de olsa binlerce yıldır uyuyan iblis ordusu harekete geçer. Asya’nın enstalasyon merakı tüm yaşamın sonunu getirebilir mi? Hakan ve Asya’nın hayatı artık eskisi gibi olmayacak, evlerine adeta kâbus gibi çöken bu uğursuzluğu defetmek için yardım aldıkları din insanları ve onların ritüelleri de yetersiz kalacaktır.
Yerli korku filmlerinde karşılaştığımız konulardan farklı bir konu ve yenilikçi bir yaklaşımla yola çıkılmış olsa da bazı aksaklıklar olduğunu söylemek mümkün. Sabit kamera çekimlerinde tripotsuzluğun azizliği ile kameranın titremesi, bazı sahnelerde çekimlerin flu olması hatta yerli birçok türdeşinde karşımıza çıkan ses kurgusundaki hatalar ve sessiz kalan sahneler bu filmde de mevcut. Aslı ile Hakan’ı canlandıran Enfal Uzel ile Samet Gürsel’in performansları orta halli olsa da yer yer onların performanslarının düştüğü görülebiliyor. Cengiz Çevik’in canlandırdığı medyum filme göre ise Büyücü karakteri ise daha önce lokumlukla büyü yapanlardan hallice bir biçimde anahtarlıktan bozma 50 yıllık metal takvim ve fotoğraf albümü olduğu çok net belli olan bir kitapla bir ritüel gerçekleştiriyor. Sonrasında gerçekleştirdiği tütsü, dallardan oluşturulan üçgen ve iki maket figürle olan ritüel ise biraz daha yaratıcı bir etki bırakıyor. Ancak senaryoda kafalar oldukça karışık ki monokrom spektrum vakasından günah çıkarmaya sonrasında ise tüm dünyayı yok edecek kıyamete varan olasılıklar arasında yüzüyor ancak son kertede olayı bireyin kıyametine indirgiyor.
Büyücünün ilk sahnesinde biraz önce değindiğim gibi sanat yönetimi konusunda hayli sıkıntı olsa da, daha önce karşımıza çıkmış olan yerli hortlaklara kıyasla oldukça başarılı bir örnek bizi bekliyor. Kollu kefenler, pantolonlu hortlaklardan sonra gerçek bir hortlak karşımıza çıkıyor sonunda.
Benzer türdeşlerinde neredeyse yalnızca kıyamet korkusu içerenlerde görebildiğimiz kilise ve sinagoga da başvurulduğunu görme şansı bulduğumuz filmde, biraz daha iyi ekipman ve oyunculuklar, biraz daha elden geçirilmiş senaryo ile yerli korku sinemamıza yeni bir soluk kazandırabilmeyi teyet geçiyoruz. Zira kültürümüzdeki çok sesliliğin filmin alt metinlerinde gök kuşağı ile gök kuşağının kaybolması üzerinden verilmiş olması ile bu inanç merkezlerinin hepsinin yer alması filmin değerini yükseltiyor. Yerli korku filmlerinde uzun zamandır fazla sıklıkla karşımıza çıkmayan ve tamamı şehir merkezinde geçen az sayıda filmden biri olmayı da başarıyor.
Sonuç olarak Kent Mezarlığında Sızıntı; bahsi geçen aksaklıklara rağmen, yerli korkularda cin-büyü yani eltim bana büyü yaptı bağıntısından sıkılanlar için tercih edilebilecek orta halli bir film.