“İşaretli Hatalardan Kurtulunuz…”
EMN Yapım yapımcılığında Nevşehir’e bağlı Gülşehir İlçesi’nde çekilen İşaretliler: Kurban filminin yönetmen koltuğunda Deney (2020), Kitab-ı Cin (2021), Semur 3: Kıyamet-i Cin (2022) gibi filmlerin görüntü yönetmenliğini yapmış olan Bülent Terzioğlu oturuyor. Senaryosunu Kemal Öğün’ün kaleme aldığı filmin görüntü yönetmenliğini Volkan Yılmaz üstlenmiş. Müzikleri Gökçe Kuran imzası taşıyan filmin oyuncu kadrosunda ise Yıldız Ustabaş, İpek Tenolcay, Muhammed Cangören, Fırat Çöloğlu, Levent Sülün, Dila Kavasoğlu, Mehmet Çepiç, Betül Dinçer, Ayten Demirkol, Ahmet Özdemir gibi isimler bulunuyor.
Filmin konusunu Simge’nin başından geçen doğaüstü olaylar oluşturuyor. Zengin bir ailenin tek çocuğu olan Simge baskıcı annesinden ve ilgisiz babasından erken yaşta ayrılmış ailesinden kopuk bir hayat sürmektedir. Birlikte müzik yaptığı ve beraber yaşadığı sevgilisi Burak ile rock barlarda grubuyla birlikte sahne alan başarılı bir vokalisttir. Her şeyin yolunda gittiği bir sabah kapısında bulduğu bir kediyi eve almasıyla hayatı, metafizik bir hal alarak giderek korkunçlaşan bir duruma dönüşür.
Görüntü kalitesi, kamera açıları ve kurgusu ile uzun zamandır yerlerde sürünmekte olan yerli korku sinemasının izleyicilerinin gözlerini rahatlatan bir seyir keyfine sahip olan filmin hikâyesi maalesef özgünlükten uzak. Hikâyenin yol haritasi Büyü (2004) ile başlayıp finale doğru rota Semum (2006)’a doğru kıvrılarak finale ulaşıyor. Filmin bu bağlamda sadece iki artısı var; yaratıcı bir iki korku sahnesi ve ana karakterin rockçı olması. Bu iki artı dahi izleyicilerin “Ben sanki bunu daha önce izlemiştim” demelerine engel olamıyor. Filmi sekteye uğratan bir diğer unsur ise Simge karakterini canlandıran Yıldız Ustabaş oluyor. Gerçekçi bir performans gösteremeyen oyuncu nedeniyle izleyiciler karakterle özdeşleşim kurmakta sorun yaşıyor. Fatoş karakterini canlandıran Dila Kavasoğlu ve Yıldız karakterine can veren İpek Tenolcay her ne kadar çaba gösteriyor olsa da, ana karakterin (kaçınılmaz biçimde) neredeyse filmin bütün sahnelerinde rolü olması nedeniyle onların bu çabaları da boşa gidiyor. Öyle ki İpek Tenolcay’ın çoğu sahnede doğaçlama yaparken bile üst seviye bir performans ortaya koyduğunu fark etmemek mümkün değil.
Filmdeki özdeşleşim sorunu yaratan bir diğer etmen ise sanat yönetimi oluyor. Simge karakterinin rockçı kişiliğine çok da uymayan bir ev dekorasyonu kullanılması da özdeşleşim konusunda sıkıntı yaşanmasının bir diğer etmeni olarak izleyicilerin karşısına çıkıyor. Görmezden gelemeyeceğimiz bir diğer husus ise makyajlar. Oldukça yapay duran makyajlar inandırıcılığı sekteye uğratıyor. Böyle bakıldığında maalesef okyanusta yüzüp derede boğulmak olarak nitelendireceğimiz bir sonuç ortaya çıkıyor.
Filmin Gökçe Kuran imzası taşıyan müzikleri oldukça başarılı olmasına rağmen, rockçı karakterin söylediği şarkının pop müziğe daha yakın duruyor olması da sanat yönetimiyle paralel bir sorun teşkil ediyor. Oysa diğer müzikler, en çok da filmin bitiş jeneriğinde çalan “Suç Yeri”, kulağınıza çalındığında alternatif rocktan daha net biçimde bahsedebiliyoruz.
Filmde yer yer mantık hataları olmasına rağmen, kahramanın yolcuğunu iki farklı karakter üzerinden ilerletmeyi denemiş olmaları dahi takdire şayan ancak sanat yönetimi, müzik ile karakterin uyumunun yetersiz olması ve oyuncunun performansının yetersizliği başarılı olacak bir filmin önüne adeta bir duvar gibi dikiliyor.
Filmde yer alan Arif ve Yıldız karakterlerinin yolculuğunun yeni başladığı düşünülürse, serinin onların bakış açısıyla gidilecek diğer filmlerinde başarı şansı hayli açık görünüyor. Yakın dönemin korku kültüne dönüşen The Conjuring’deki Ed ile Loraine çiftine benzer yapılarıyla metafizik üzerine çalışan iki kardeş olarak bizim de artık uzmanlarımız var diyebiliriz. Bahsi geçmişken bu hafta gösterime ismi Conjuring olsa da, orijinal seriyle uzaktan yakından alakası olmayan, Conjuring: The Beyond filminin gösterime girmesinin de manidar bir “tesadüf” olduğunu söylemek gerek. Ya da Yıldız karakterinin de söylediği gibi hayatta tesadüf diye bir şey yok mudur gerçekten?
Bir kedisever olarak, Batı korku filmlerinde sıklıkla karşımıza çıkan ve kötü şansla ilişkilendirilen kara kedinin bu filmde sadece görünmekle kalmayıp birçok sahnede özellikle kullanılması; bir zamanlar siyah giyinen ve Rock müzik dinleyen gençlere yönelik “İşte kedi kesenler bunlar” olumsuz yaftasının tekrar hortlamasını sağlayabilir. Böylece bir dönem uğursuz atfedilen kara kedilerin tekrar olumsuz görünmesine neden olacak alt metinler içermesi bağlamında sorunlu bir anlatıma sahip. COVID-19 sırasında onlarda görülen Corona hastalığının insanlara bulaşacağı endişesiyle kapıya konan kediler, büyü yapmak için ayakları kesilen kedi ve köpeklere dair haberler halen manşetlerdeyken bunun hatalı bir seçim olduğunu belirtmekte de fayda var. Bu bağlamda çabuk etkilenebilen izleyicilerin film çıkışında kara kedilerini kapıya koymaları şiddetle muhtemel.
Sonuç olarak İşaretliler: Kurban; başroldeki oyuncunun performansının, makyözün ve sanat yönetmenin azizliği ile darbe alıyor. Buna rağmen son iki yıldır vizyona giren kötü filmler nedeniyle üç yıl önceki orta halli bile olamayan filmlerin seviyesine ulaşmaya ve gözleri bayram ettirmeye yetiyor. Haliyle de orta halli bir yapım olmayı başarıyor.