“Kanatlı, Kemirgen ve Dedektif…”
Ciddi bir fan kitlesine sahip olan Batman yani Yarasa Adam karakteri, ilk kez 1939 yılında yayınlanan Dedective Comics’in 27. Sayısında karşımıza çıkan bir süper kahraman olmakla birlikte; 1949 yılında Spencer Gordon Bennet’in yönettiği Batman and Robin sonrasında 1966 yılında Leslie H. Martinson’un çektiği Batman ile iyiden iyiye hayata geçmiş ve 1966-1968 yılları arasında Adam West’in canlandırdığı televizyon dizisi ile 1989 yılında Tim Burton’ın yönettiği Batman ile efsaneye dönüşmeye başlamıştır. Robert Lowery, Adam West, Michael Keaton, Val Kilmer, George Clooney, Ben Affleck, Christian Bale gibi çeşitli aktörler tarafından yaşama kavuşturularak izleyicilerle buluşmuştur. Özellikle 80’lerin gençlerinin zihinlerine kazınan versiyonları ise Adam West’in canlandırdığı ve “Bam”, “Küt”, “Çat”, “Boom” gibi çizgi romandan fırlama ses baloncularının kullanıldığı Batman dizisi ve tabii gotik fantastiğin yaratıcı ustası Tim Burton’ın çekmiş olduğu Batman (1989) ve Batman Returns (1992) olacaktır. Özellikle karanlık ve fantastik atmosferi ile Batman yani Yarasa Adam’ın akıllara kazınan versiyonlarında düşmanlarını canlandıran Jack Nicholson’ın Joker, Michelle Pfeiffer’in Kedi Kadın, Dany DeVito’nun Penguen karakterlerinin performanslarının payı bir hayli yüksek.
Joel Schumacher’ın çektiği, Batman’i Val Kilmer’ın canlandırdığı Batman Forever (1995)’da Tommy Lee Jones’un İki Yüzlü Harvey, Jim Carey’nin Bilmececi, Chris O’Donnell’in Robin karakterlerine hayat verdiği sonrasında yine yönetmen Schumacher’in yönettiği ancak Batman’i George Clooney’in canlandırdığı Batman & Robin’de (1997) ise Arnold Schwarzenegger’in Mr. Freeze, Uma Thurman’ın Zehirli Sarmaşık, Chris O’Donnell’in yine Robin, Alicia Silverstone’un Yarasa Kadın karakterlerine hayat vermesine rağmen Tim Burton’ın yakaladığı kasvetli, karanlık, ürkütücü, tekinsiz havayı yakalamaktan ziyade oyunculardan Gotham Şehri’ne değin görsel bir cümbüş sunan bir süper kahraman filmi döngüsüne girilmişti. Yönetmen Christopher Nolan’ın 2005 yılında Batman Begins’ı çekmesiyle başlayan süreçte, seri halde aynı oyuncunun ilk kez Batman rolünde kaldığına şahit olduk. Ardından 2008 yılında çektiği The Dark Knight’da yine Christian Bale Batman rolünü üstlenirken; Joker karakterine 2008 yılında aramızdan ayrılan aktör Heath Ledger hayat vermiş ve bu rolü ile de En İyi Yardımcı Aktör dalında Oscar’ı kazanmış ancak kucaklama şansı bulamamıştı. Seri 2012 yılında çekilen The Dark Knight Rises ile devam etmiş sonrasında ise 2016 yılında Zack Snyder Batman v Superman: Dawn of Justice filminde Batman rolünü Ben Affleck’e vermişti. 2019 yılında ise yönetmen Todd Phillips, anti karakter Joker’i konu alan ve Joaquin Phoenix’in Joker’i canlandırdığı Joker filmini çekilmiş, buradaki performansıyla da Joaquin Phoenix En İyi Erkek Oyuncu dalında Oscar’ı kucaklamıştı.
Peki bunlardan neden bahsettik, haydi 2022 yapımı The Batman’e sinyal gönderelim…
2022 yapımı The Batman’in yönetmen koltuğunda Matt Reeves oturuyor. Batman karakterine Robert Pattinson’un hayat verdiği filmin müzikleri Michael Giacchino imzası taşırken, görüntü yönetmenliğini Greig Fraser üstlenmiş. Filmin oyuncu kadrosunda Pattinson’un yanı sıra Zoe Kravitz, Jeffrey Wright, Colin Farell, Paul Dano, John Turturro, Andy Serkis gibi isimler bulunuyor.
Filmin konusunu Gotham’daki ucu kendi ailesine de uzanan yolsuzlukları temizleye çalışan Batman’in, aynı zamanda Riddler (Bilmececi) isimli bir seri katille mücadelesi oluşturuyor. Suçluların kalplerine korku salan Batman olarak 2 yıl boyunca sokakları takip etmek, Bruce Wayne’i Gotham Şehri’nin gölgelerine sürüklemiştir. Şehrin yozlaşmış yetkilileri ve yüksek profilli kişiler ağı arasında yalnızca birkaç güvenilir müttefik olarak kalmış Teğmen James Gordon ile Kara Şövalye, kendilerini şehir halkı arasında intikamın yegâne örneği olarak kanıtlamıştır. Bir katil, bir dizi sadist entrikayla Gotham’ın seçkinlerini hedef aldığında, bir dizi şifreli ipucu, Dünyanın En Büyük Dedektifini yeraltı dünyasını soruşturmaya gönderir. Batman burada sonradan Catwoman olarak ünlenecek Selina Kyle, Penguen olarak da anılan ama henüz yeni yeni ismi duyulan Oswald Cobblepot, şehrin yeraltı ağının zirvesindeki isim olan Carmine Falcone ve kendisini Riddler olarak nitelendiren Edward Nashton gibi karakterlerle karşılaşır. Kanıtlar ve failin planlarının ölçeği netleşirken, Batman yeni ilişkiler kurmalı, suçlunun maskesini düşürmeli ve Gotham Şehri’ni uzun süredir rahatsız eden, gücün ve yolsuzluğun kötüye kullanılmasına adalet getirmelidir.
Sürekli karanlığın hâkim olduğu, yağmurun bir an olsun dinmediği, şehrin belediye binası önünde dahi çöp yığınlarının olduğu oldukça tekinsiz, karanlık ve suça bulanmış bir Gotham Şehri ile karşılaşıyoruz. Yönetmen Burton’ın karanlık ve gotik dünyasının daha çok fantastiğe kayan havasında yarı kedi bir kadın olarak gördüğümüz kedi kadın ve elleri bile penguen görünümlü olan Penguen’in aksine, The Batman’da süper kahramanlar ve kahramanlar yerine pisliğe bulanmış bir şehir, mafyanın kirli dünyası ve gerçekçi karakterler bizi karşılıyor. Kedi Kadın yani Selina kedileri olduğu ve hırsızlık yaptığı için özel bir maskeden ziyade kar maskesi takan bir karakter. Penguen’in aklımızda kalan DeVito versiyonuna karşın, mafyatik bir karakter olan Colin Farell’in canlandırdığı Penguen’i ise sadece beklenmedik bir sahnede penguen yürüyüşü ile görebilmenin mümkün olduğu, şaşalı bir süper kahraman dünyası yerine seri cinayetleri çözmeye çalışan bir maskeli kanunsuzun dünyasına dalıyoruz. Yönetmen Burton sonrasında çok ısınamamış olduğum karakterler, adeta gerçek birer kişi olarak bu halleriyle sokakta dolaşıyorlar; oldukça “insanlar” ve bize benziyorlar. Kafalarına taktıkları sorunları, peşinde oldukları cevapları ve kalp kırıklıkları olan sıradan insanlar. Böyle yaklaştığımızda “gülümseten” Batman’in Adam West, “süper kahraman”ın Michael Keaton ve “bizden biri”nin Robert Pattinson olduğunu söylemek hata olmayacaktır.
Sonuç olarak The Batman; benim gibi 1992 yılına takılıp kalanları fazlasıyla mutlu edecek, süper kahraman bekleyenlerin ise hayal kırıklığı ile ayrılacakları karanlık, gotik, polisiye, gerilim ve suçla örülü harika bir yapım. Gösterimdeyken kaçırmamanız şiddetle tavsiye edilir!