“Eller Gider Terrifier’e, Biz Gideriz İfrit’e…”
Makinist Film yapımcılığında Kocaeli’ne bağlı Çayırova İlçesi’nde çekilen İfrit-i Cin filminin yönetmen koltuğunda Ertuğrul Iğdır oturuyor. Senaryosunu da Iğdır’ın kaleme aldığı filmin görüntü yönetmenliğini Metin Yaşar Çelik üstlenmiş. Filmin oyuncu kadrosunda ise İstasyon (2018), Şeytan Oyunu (2019) ve Bir Psikopatın Günlüğü (2020) filmlerinden hatırlayacağımız Burak Ergün, Canan Çalışkan, Ertuğrul Iğdır, Kerem Kurt, Eren İskender, Gülderen Çapa, Kerem Kütük, Cansı Aşık, Nizamettin Günay, Taner Arslan, Murat Yavuz, Can Demir, Gamze Şahin, Zeynep Sudenaz, Aşık Dinçer Önal, Emre Kılıçaslan, İrem Kapkaç gibi isimler bulunuyor.
Filmin konusunu birinin ölmesine neden olan Aziz’e yapılan bir büyü oluşturuyor. Epilepsi hastası Aziz çocukken babası tarafından şiddet görmüş ve bu durum onun hayatında bitmek bilmeyen kabuslara yol açmıştır. Aziz aracıyla hamile bir kadına çarpar. Kadın ve karnındaki çocuk kazada ölürler. Aziz olay yerinden kaçar ve izini kaybettirir. Kadının eşi bir büyücü bulup kazaya neden olan kişiye bir ölüm büyüsü yaptırır. Suçlunun Aziz olduğunu hiçbir insan bilmemektedir. Ama büyücünün hizmetindeki varlıklar artık Aziz’in hayatına dahil olmuştur. Aziz’in bu durumunu fark eden iki arkadaşı İrem ve Can Aziz’e yardım etmek isterler fakat kendilerini bir anda paranormal olayların içinde bulurlar.
Işıktan makyaja, oyunculuktan senaryo ve kurguya değin sinemanın temel gereksinimlerinin hemen hemen hepsini elinin tersiyle iten yapımda ses kurgusunun sorunlu olmasının yanı sıra diyaloglar sırasındaki konuşma seviyesinin de düşük olması izleyicilerin duymakta zorlanmalarına neden oluyor. Filmin konusunu okuduğunuzda anlayacağınız olaylar maalesef perdeye tam manasıyla aktarılamadığı için olay akışını takip etmeye çalıştığınızda neler olduğunu anlamak pek de kolay olmuyor.
İzleyiciyi içine alacak kamera açıları ve hareketleri kullanılmaksızın, bazı sahnelerde genel plana kaçılması ve bu sahnelerdeki diyalogların zaman doldurma amacı güttüğünü belli etmesi, tiyatro ekibinin piyes öncesi provasını izlemeye benziyor adeta. Yönetmeni olduğu filmin iki karakterinde oyuncu olmaya da soyunan yönetmenin repliğini anımsayamaması üzerine bitirilen sahne aynı açı ve aynı konumda repliğini söylemesiyle açılıyor. Kâbus sahnelerinde uygun ışık kullanılmaması nedeniyle oldukça karanlık olan sahneleri ise anlamak mümkün olmuyor.
Yapım, aslında iki ayrı parçadan oluşuyor. Aziz karakterinin palyaçoluk yapan babasından kaynaklı travmalarıyla bezeli (ve görmekte oldukça zorlanacağınız karanlık çekimlerle yansıtılmış) kâbus sahneleri ile karmaşık bir anlatıya sahip devamlılık hatalarıyla dolu cin unsurlu sahneler. Dolayısıyla, sanki slasher’a kayan psikolojik gerilim filmi çekmek için yola çıkmışken son anda direksiyonu kadına kırmış gibi bir izlenim uyandırıyor. Aziz karakterinin iki ayrı temada iki farklı altyapıya sahip olması, palyaçolu versiyonda bir yazar adayı olarak oldukça edebi konuşurken cinli versiyonda ağzında lafları geveleyen bir hâle bürünmesi de bu ikilemin en net göstergesi olarak karşımıza çıkıyor.
Sonuç olarak İfrit-i Cin; gösterime girmemesi gereken ancak dağıtım şirketleri yetkilileri tarafından dahi izlenmeyip inatla vizyona sokulan filmler listesine bir yenisi olarak ekleniyor.