“Ziyaretin Kısası Makbuldür”
Kuyu Yapım yapımcılığında çekilen Ziyaretçi filminin yönetmen koltuğunda yerli gerilim filmi Katre (2017)’de oyuncu olarak; sonrasında ise bu yıl gösterime giren Lanetli Anlaşma (2020) filminin de yönetmeni olarak karşımıza çıkan Atakan Şatıroğlu bulunuyor. Senaryosunu yönetmen Şatıroğlu ile Berkay Berkman’ın (bahsi geçen iki filmde de daha önce beraber çalışmışlardı) kaleme aldığı filmin oyuncu kadrosunda ise Berkay Berkman, Atakan Şatıroğlu, İrem Kök, Dilan Ural, Kübra Dinç ve Serhat Göç bulunuyor.
Filmin konusunu abisinin işlediği cinayetin arkasında farklı bir etmen olduğuna inanan ve bunu araştırmak için cinayet mahalline giden Toprak’ın hikâyesi oluşturuyor. Abisinin işlediği cinayetin perde arkasındaki paranormal olayları çözmek isteyen Toprak, avukatı ve avukatının eşi ile birlikte olayın yaşandığı eve gider. Savcıya ispat niteliğinde görüntüler kaydetmek için evde bir süre vakit geçiren üçlü, başlarına gelen her şeyi kameraya çekecektir. Tuhaf komşuların ve Medyum Esma’nın da olaya dahil olmasıyla, cinayetin perde arkasındaki ziyaretçiler ortaya çıkacaktır.
1980 yılında gösterime giren Cannibal Holocaust ile başlayan, 1999 yılından sonra The Blair Witch Project ile popülerleşerek dünyaya hızla yayılan, 2007 yapımı Rec ve yine aynı yıl gösterime giren Paranormal Activity filmlerinin gişede başarı sağlamaları üzerine ise daha sıklıkla görmeye başladığımız found footage türündeki korku yapımları Türk korku sinemasında ise Ada: Zombilerin Düğünü (2010), Karadedeler Olayı (2011), Görünmeyenler (2012), Dabbe: Bir Cin Vakası (2012), İblis’in Oğlu 13. Vahşet (2013), Dabbe: Cin Çarpması (2013), Azem: Cin Karası (2014), Çağrılan (2016), Ceberrut (2016), Ammar 2: Cin İstilası (2016), Lanet: Ervah Cinleri (2017), Kapalak Kızı (2018), Cin Tepesi (2018), Y. Köyü Ye’cüc Me’cüc (2020), Humraz Cin Tarikatı (2020), Ehrimen: Kanlı Yol (2021), Gerçek Cinler (2021) olmak üzere her yıl bir ya da iki örneği sinemada boy göstermiş ve göstermeye de devam edecek gibi görünüyor. Found footage’ın Türkiye ayağına son eklenen Ziyaretçi (2021) ile her yıl en az iki bu türde film çekilmesi geleneği sınıf atlayarak üçe yükselir haliyle de niceliğini arttırırken, nitelik de gittikçe düşüşe geçiyor. Türün Türkiye’deki ilk örnekleri oldukça başarılı örnekler olmasına karşın, son zamanlarda yalnızca “daha az maliyetli” olmaları nedeniyle tercih edilen bu tür, yerli korku severler açısından doyum noktasına fazlasıyla varmış durumda.
Öncelikle filmin çekim açılarının ve çekim kalitesinin düşük olduğunu belirtmekte fayda var. Elbette found footage filmler el kamerasıyla çekildiğinden izleyici biraz mide bulantısına alışmak zorundadır ancak kameranın açılarının daha önce çalışılmamış olması, nerenin çekildiğinin belirsiz olması gibi sorunlar found footage türünde özellikle de kaliteli olmayanlar örneklerde sıkça karşılaşılan bir durum. Bir filmin az maliyetle yapılabilmesi için bu türün seçilmesi başlı başına filmin bir “sanat eseri” olma statüsünün üstünü çizerek başlamaya neden oluyor. Öncelikle iyi bir hikâyenin olması; bu iyi ve özgün hikâyenin başarılı bir biçimde senaryoya aktarılabilmesi, gerekli storyboard ve mekân çalışmalarıyla kamera açılarının, ışığın, planların denemelerinin yapılması sonrasında ise gerçekçi olabilmek adına gerçekten inandırıcı olabilecek performans sergileyecek oyuncuların seçilmesi gerekiyor; sözün özü yönetmen, görüntü yönetmeni, senaryo yazarı, vs. gibi teknik ekipteki her bir kişinin farklı bir görevde olması ve bu konuda da uzman olmasıyla başarılı bir film oluşabiliyor. Bizim ülkemize özellikle de yerli korku sinemasını mercek altına aldığımızda yönetmenin hem senaryo yazarı hem oyuncu hem görüntü yönetmeni hem kurgucu hem müzisyen olması gibi 10 parmağında 10 marifet biçiminde dolaştıkları görülüyor. Bazı durumlarda evet bu geçerli olabilir; bazı insanlar birçok dalda birden başarılı olma yeteneğine sahip olabilirler ancak maalesef herkesin kendini her konuda yetenekli sanıyor olması ve yeteneği olanlara yol vermemesi niceliksel olarak artan yerli korkunun niteliksel olarak ciddi bir düşüşe geçmesine, yerli korkuseverlerin de türden soğumalarına neden oluyor.
Filmin sloganı “Bazı kapılar sonsuza dek kilitli kalmalı”; ancak maalesef yerli sinemamızda kendimizden önce neler yapıldığına bakılmıyor ya da daha öncekilerin unutulduğu varsayılıyor. Oysa aynı türde yani found footage olarak 2014 yılında çekilmiş olan Azem: Cin Karası filminin sloganı da “Bazı kapılar hiç açılmamalı” olarak karşımıza çıkmıştı. En azından Azem: Cin Karası’nda açılmaması gereken bir kapının açılması durumu yani terk edilmiş bir eve yıllar sonra girilmesi durumu söz konusu idi. Ziyaretçi’de ise maalesef evin neden paranormal olaylara meyilli olduğu yani geçmişe yönelik hikâyesi açıklanmıyor; buna ek olarak ise tüm karakterler gergin bir atmosfer yaratmak adına sürekli şüpheli davranışlarda bulunuyor.
Geçen haftalarda gösterime giren Azubel (2021) filminde performansları göze batmayan ve yapay durmayan Dilan Ural ve Kübra Dinç, bu filmde aynı performanslarını göstermekten oldukça uzak kalıyorlar. Kısa metraj olması gereken senaryo, gereksiz sahnelerle uzatılmaya çalışılmış. Berkay Berkman’ın Katre (2017)’de sergilediği “sorunlu adam” karakteri aynen bu filme de geçtiğinden rol ve performanstan söz etmek de mümkün olmuyor. Yalnızca saçların uçuştuğu ancak karakterlerin kamera görüntülerinde donuk vaziyette yer aldıkları sahne ile gece tırnak kesilme sahnesi gibi iki yaratıcı sahne olsa da, başarısız bir uzun metraj içerisinde boşa harcanarak heba ediliyor.
Sonuç olarak Ziyaretçi, nicel olarak artış gösteren amatör yapımlar kulesine son parça olarak eklenirken, nitel olarak çıtanın düşmesine neden olan yapımlar arasına da yerleşiyor.