“Yolu Kaybettik, Nerede Biliyor Musunuz Acaba?”
Suare Film yapımcılığında çekilen, 2019 yılında gösterime girmesi beklenirken 3 kez ertelenen El-Deccur filminin yönetmen koltuğunda geçen yıl gösterime giren Şeytan-i İns (2019) ve haftaya gösterime girecek olan Araf 4: Meryem filmlerinin de hem senaristliğini hem de yönetmenliğini yapan Gökhan Arı oturuyor. Senaryosunu da yönetmen Arı’nın kaleme aldığı filmin görüntü yönetmenliğini Cin Tepesi (2018), Araf 2 (2018) ve Araf 3: Cinler Kitabı (2019)’nın da görüntü yönetmenliğini yapmış olan Cihan Kahraman üstlenmiş. Müzikleri Özkan Barış Özdemir’e ait olan filmin oyuncu kadrosunda ise Fatih Kınacı, Nasmina Tüten, Aybars Mengi, Dilara Demirdüzen, Merve Ceylan, Ulukan Ağdaş, İsmail Ülgey gibi isimler bulunuyor.
Filmin konusunu bir grup arkeoloji öğrencisinin kazı sırasında bir laneti uyandırması oluşturuyor. Bir grup arkeoloji öğrencisi, öğretmenleriyle birlikte kazı için daha önceden belirlenmiş olan bölgeye giderler. Başlarda herkes iyimser ve mutludur. Ekipten bir öğrencinin kazı sırasında tılsımlı objeyi bulmasıyla işler değişir. Gecenin çökmesiyle beraber yedi kişilik grup Deccur ile yüzleşmek zorunda kalırlar. Onlar için artık tek kurtuluş sabah olmasıdır.
Türk korku sinemasında İslami unsur kullanımının mihenk taşı olan Büyü (2004), arkeologlar tarafından alan taraması yapılmadan kazı yapılmaz, o kadar yüzeyde tarihi eserler bulunmaz gibi birçok eleştiriye maruz kalmıştı. El-Deccur’u izleyecek arkeologların ve arkeoloji okuyanların ise Büyü filmini baş tacı yapacaklarını söyleyebiliriz. Kaçakçılardan para alarak onlar için kazı yapan bir arkeoloji hocasının, bir akşam öğrencilerini cep telefonlarından arayarak “Yarın kazıya gidiyoruz, gelmeyen dersimden geçemez” şeklinde tehditle götürdüğü, izin kağıdı vs. olmadan gidilen; kilise kalıntısı olması gerekirken hiçbir kalıntı dâhi bulunmayan bir yerde alan işaretleri belirlemeksizin çapayla kazıya girişen arkeoloji öğrencisinin kedi cesedi dâhi gömülemeyecek derinlikteki yerde küp içinde bulduğunu söylediği ancak küpü biz seyircilerin göremediği bir voodoo bebeğinin laneti üzerinden ilerleyen filmde, mantık hatalarından net olmayan çekimlere, anlamsız repliklerden önceki diyaloğu baltalayan yeni diyaloglara nereden tutarsanız elde kalan bir yapım ortaya çıkmış.
Ezberleyemedikleri, yanlış replikler kurdukları, karakterlerini analiz etmeden oyunculuk yapmaya çalıştıkları aşikâr olan oyuncuların performansları da dolayısıyla oldukça yapay. Filmin el kamerasıyla çekilen found fooatge sahnelerinin, filmdeki diğer çekimlerden daha başarılı olduğu söylenebilir. Filmin oyuncu kadrosu o kadar az ki, haber bülteni sunucusu ile kervan geçmez ormanda koşu yaparken kamerayı bulan kadın aynı kişi… Bu, senaryodaki bilinçli (!) bir tercihse dâhi, izleyiciye yansımadığı ortada. Üstelik, son dönemde Türk korku filmlerinde karşımıza sıklıkla çıkmaya başlayan kafe reklamını da ‘baklavası’ ile birlikte yiyoruz filmde.
Esasen, içindeki tek bir replikle bile hem kendi durumunu hem de Türkiye’deki türdeşlerinin hâlini ortaya koyan bir yapım. Filmin ortalarında, ormanlık alanda kaybolan arkadaş grubundan birisinin karşılaştıkları meçhul yabancıya “Yolu kaybettik, nerede biliyor musunuz?” şeklinde sorduğu anlamsız ifade edilmiş ve sonuçsuz kalmış olan replik; sinema filmi yapma amacıyla yola çıkılmışsa bile hemen hemen ilk aşamadan sonra bu yoldan sapmış olan filmin durumunu ortaya koymakta. Üstelik, benzer yapımların da arttığı göz önünde bulundurulursa, Türk korku sineması adına da başarılı bir tespit sayılabilir. Her ne kadar, istemsizce yapılmış bir tespit olsa da…
Sonuç olarak El-Deccur; senaryosundan oyunculuklara, mantık hatalarından kötü ötesi repliklerine değin vasatın altında bir yapım olduğunu her yönüyle kanıtlıyor. Bu bağlamda haftaya gösterime girecek olan Araf 4: Meryem’de karşımıza ne çıkacak, merak etmeden edemiyoruz…
Not : 3 / 10