“Yarı Yolda Tek Başına”
Alone, Türkiye’de gösterime girdiği adıyla Tek Başına, filminin yönetmen koltuğunda Universal Soldier: Day of Reckoning (2012), Dragon Eyes (2012), All Square (2018) gibi filmler ile; Z Nation (2014-2015), 12 Deadly Days (2016), The Originals (2016-2017), Black Summer (2019), Chicago P.D. (2017-2019) gibi dizilerde belirli bölümleri çeken John Hyams oturuyor. Senaryosu Mattias Olsson tarafından yazılan filmin görüntü yönetmenliğini Federico Verardi üstlenmiş. Müzikleri Nima Fakhrara imzası taşıyan filmin oyuncu kadrosu ise Jules Willcox, Marc Menchaca, Anthony Heald ve Jonathan Rosenthal’dan oluşuyor.
Filmin konusunu kaçırılan bir kadının yaşam mücadelesi oluşturuyor. Jessica, kocasının kaybı ile büyük yıkıma uğrar. Kocasının yokluğuna alışmakta zorlanan Jessica acısının üstesinden gelebilmek için şehirden kaçmaya karar verir ve kendisine yeni bir hayat kurmaya çalışır. Yeni taşındığı şehre doğru yapmakta olduğu yolculuk sırasında gizemli bir adam tarafından kaçırılır. Kendisini doğanın ortasında izole bir kulübede kilitli bulan Jessica, buradan kaçmanın yolunu ararken aynı zamanda vahşi doğada hayatta kalmak için de mücadele verir.
Bekar, dul ya da yalnız kalan kadınların toplum içerisinde gördükleri baskıların bir çeşit yansıması olan ve kadına karşı şiddetin basit bir yol mücadelesi sırasında başlayıp ardından sözlü tacizlerden bedensel tacize geçiş süreci sırayla işleniyor. Film Yol, Nehir, Yağmur, Gece, Arınma gibi kendi içerisinde bölümlere ayrılıyor. Yalnız başına yolculuk yapan dul bir kadının, içerisinde bulunduğu endişeleri ve bu endişeli ruh hâlinin oluşturduğu gerilimi film boyunca hissetmek mümkün. Ancak adamın amacının ne olduğunun tam anlaşılamaması, günümüz şartlarında bu kadar rahat ve ulu orta suç işleyebilmesi, Mobeselerin ya da GPSlerin olduğu günümüzde biraz inandırıcılıktan uzak kaçıyor. Üstelik daha önce bu suçu defalarca işlemiş olduğunu vurgulamasına rağmen basit hatalar yaparak rehinesini elinden kaçırması da cabası.
Tüm bunlara rağmen çekimler oldukça başarılı. Dört oyuncu ve düşük bir bütçe ile çoğu filme nazaran başarılı olsa da, Duel (1971)’deki görünmez sürücünün yaşattığı taciz ve dehşet ile The Hitcher (2007)’daki kibar görünen otostopçunun çifte yaklaşmasına benzer bir hikâyeye; umudunu kaybetmiş ve kendini dünyaya kapatmış bir kadının yaşama tutunmaya karar vererek dönüşüm geçirmesi eklenmiş. Bu tarz filmlerde kötü karakterlerin akılda kalıcı, sağlam bir karakterinin olması gerekir, filmin inandırıcılığını arttıran ve hafızalarda yer etmesine neden olan genellikle kötü karakterin karakterize edilişidir. Ancak bu filmde kötü karakterde böyle keskin bir hat, unutulmayacak bir detay görmek mümkün değil, üstelik oldukça da sakar. Bu da filmin sonuna değin izlenmesini sağlasa da yeni bir şey vaat etmediği için salondan çıkılınca unutulmaya mahkûm bir yapım olmasına neden oluyor.
Sonuç olarak Alone; toplumun kadına bakışını bir anlamda yansıtan ancak izleyiciye yeni bir hikâye sunamadığı için yolda kalan vasat bir yapım olarak kalıyor.