“Kim Korkar Umacıdan…”
Amerikan yapımı The Boogeyman filminin yönetmen koltuğunda Host (2020) ve Dashcam (2021) gibi filmlerin yönetmenliğini yapmış olan Rob Savage oturuyor. Stephen King’in dilimize “Hayaletin Garip Huyları” adıyla çevrilen öykü kitabında yer alan “Umacı” adlı kısa öyküsünden Scott Beck, Bryan Woods ve Mark Heyman tarafından sinemaya uyarlanan filmin görüntü yönetmenliğini Eli Born üstlenmiş. Müzikleri Patrick Jonsson tarafından yapılan filmin oyuncu kadrosunda ise Sophie Thatcher, Chris Messina, Vivien Lyra Blair, David Dastmalchian, Marin Ireland, Madison Hu, Maddie Nichols, Leeann Ross, Rio Sarah Machadio, LisaGay Hamilton gibi isimler bulunuyor.
Filmin konusunu annelerini kaybeden Sadie ile Sawyer’ın, insanların acılarından bir varlığın kendilerine musallat olmasıyla gelişen olaylar oluşturuyor. On altı yaşındaki Sadie ve on yaşındaki kız kardeşi Sawyer, annelerinin trajik ölümünün şokunu yaşamaktadırlar. Babaları Will Harper kızları için elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmakta ancak onlarla duygusal ve psikolojik düzeyde bağ kurma konusunda tökezlemektedir. Başarılı bir ev terapisti olan Will’in kızlarına açılamaması ve annelerinin yıkıcı kaybı hakkında konuşamaması, zaten parçalanmış olan ailelerinin işini daha da zorlaştırmaktadır. Lester Billings adındaki gizemli yeni bir hasta, çocuklarının ölümünden duyduğu üzüntüden kurtulmak için beklenmedik bir şekilde evlerine geldiğinde, ardında gölgelerde yaşayan ve kurbanlarının acılarıyla beslenen şeytani bir varlık bırakır. Sadie ve Sawyer, bu doğaüstü varlığın evlerinde ortaya çıkmasıyla bir dizi korkunç olaya maruz kalırlar ve babaları Will’in de onlara inanacak durumda olmaması, aileyi sonsuza dek yok etmekle tehdit eder.
Öncelikle öykü ile filmin nerelerde bağdaştığından bahsederek başlayalım. Umacı adlı öykü psikiyatrist Will Harper ile ona gelen hastası Lester Billings’in arasında geçen bir seansı içerirken, filmde bu seans az bir yer tutuyor ve senaryo tamamen Will Harper ve kızları üzerinden ilerliyor. Yani aslında öyküde yer almayan bir olaylar zincirini konu ediniyor. Bu bağlamda yalnızca genel olarak öyküde yer alan karakterlerden ilham alınarak geliştirdiği söylenebilse de uyarlama olduğunu söylemek biraz zorlaşıyor.
İkinci olarak Umacı üzerinden ilerleyecek olursak; Boogeyman karanlık korkusu ile özdeşleşmiş ve çocukların bu korkusuyla bağlantılı bir şehir efsanesi. The Boogeyman filminde de daha önce Pixar’ın animasyon olarak gösterime sokmuş olduğu Monsters, Inc. (2001) ya da 16 yıl (15 sezon) devam eden kült diziler arasında kendine yer bulan Supernatural (2005-2020) dizisinin yaratıcısı Eric Kipke’nin senaristleri arasında yer aldığı, Stephen Kay tarafından çekilen Boogeyman (2005) filmlerine benzer şekilde dolap kapaklarını kapı olarak kullanarak çocukları kaçıran, öldüren ya da korkutan canavar hikâyesi işleniyor.
Dinamik kamera hareketlerinin kullanıldığı, görsel efektlerinin başarılı ve oyuncuların performanslarının da oldukça gerçekçi olduğu film; bahsi geçen birinci ve ikinci durumlar üzerinden maalesef oldukça sıradan bir film olmakla yetiniyor. Ne başarılı bir uyarlama denebilecek yapıya sahip ne de kendisinden on sekiz yıl önce çekilmiş olan başarılı bir filmin üzerine çıkma çabası bulunuyor. İyi bir film olmasına karşın izlenip sinemadan çıktıktan sonra izleyicide bir iz bırakacak etkiye maalesef ulaşması mümkün görünmüyor. Aralarda yaptığı 19 rakamı gibi Stephen King göndermeleri ise sadece King’in sadık okurlarının anlayabileceği ufak detaylar ile sınırlı kalıyor.
Sonuç olarak The Boogeyman; son zamanlarda ülkemizde gösterime giren amatör yerli ve yabancı korku filmlerine göre fazlasıyla başarılı ancak korkusever kitle için yeni bir şey söyleyemeyen kaliteli bir yapım.