“Kuruntu mu Yoksa Gerçek mi?”
Amerikan yapımı Cobweb, Türkiye’de gösterime girdiği adıyla Örümcek Ağı filminin yönetmen koltuğunda T.A.N.K. (2016), T.A.N.K. 2 (2018) ve Marianne (2019) dizilerinin yönetmenliğini yapmış olan Samuel Bodin ilk uzun metraj filmi için oturuyor. Edgar Allan Poe’nun kısa öyküsü The Telltale Heart’dan esinlenilerek oluşturulan senaryosunu Chris Thomas Devlin’in kaleme aldığı filmin görüntü yönetmenliğini Philip Lozano üstlenmiş. Müzikleri Drum & Lace’e ait olan filmin oyuncu kadrosunda ise Lizzy Caplan, Antony Starr, Cleopatra Coleman, Woody Norman, Luke Busey, Alexandra Dragova, Jay Rincon, Anton Kottas gibi isimler bulunuyor.
Filmin konusunu Peter adlı çocuğun geceleri garip sesler duyması oluşturuyor. Peter isimli sekiz yaşındaki bir çocuk evinin duvarlarının içinden gelen gizemli vurma seslerini ve şeytani ebeveynlerinin ondan sakladığı karanlık sırrı araştırmaya çalışınca dehşet etrafını saracaktır.
Film başlangıçta kuruntu imgesiyle başlasa da ebeveynlerin ilgisizliği, okuldaki zorbalıkların artışı ve çocuğun yalnızlığı ile birlikte bir örümcek ağı örülmeye başlanıyor. Evin eski olmasından dem vurularak çocuğun kuruntuları olduğuna ikna olmaya çalışırken dış çekimlerde bahçede gördüğümüz büyüyen bal kabakları ve ailenin inatla çocuğun Halloween kutlamalarına katılmasını istememesi ile gerilim havası henüz filmin başlarında etrafımızı sarıyor.
Çekimleri ve sinematografisi yaratıcılık barındıran filmin mekân kullanımı da oldukça başarılı. Okul ve ev arasında sıkışmış olan Peter ile birlikte aynı sıkışmışlık hissini izleyicilere geçirmeyi rahatlıkla başarıyor. Ebeveynlerin çocuğa karşı olan gerici davranışları, okuldaki çocukların zorbalıkları ve geceleri sesler duyarak uyuyamamanın verdiği gerginliği Peter’ı canlandıran Woody Norman oldukça güçlü biçimde hissettirmeyi başarıyor. Ebeveynleri canlandıran Lizzy Caplan ve Antony Starr, Peter’ı ürküttükleri kadar izleyicileri de ürpertmeyi ve germeyi başarıyorlar. Filmdeki twistler gerilimi ve merakı arttırırken filmin Halloween Bayramı’nda geçmesi filmde kullanılan sanatın renklenmesine katkıda bulunuyor.
Bazı soru işaretleri finalle birlikte izleyicilerin karşısına dikilse de oyunculuklar, film boyunca yaşanılan gerilim ve terör hissi; filmin son yıllarda gösterime giren birçok yabancı korku filminden kolaylıkla sıyrılmasını sağlıyor. Çoğu filmi izledikten sonra hafızanızın derin köşesine tekrar geri almamacasına atmanıza rağmen, bazı filmler ve bazı sahneleri buna izin vermiyor. İşte Cobweb de bazı sahneleriyle izledikten sonra hafızanızda yer edecek sahnelere sahip başarılı bir korku. Üstelik son yıllarda öne çıkan The Black Phone (2021), Malignant (2021), Barbarian (2022) gibi filmlerden Halloween (1978), The Shining (1980), The People Under The Stairs (1991) gibi kültlere değin birçok filme saygı duruşunda durmayı da ihmal etmiyor.
Sonuç olarak Cobweb; bu yıl gösterime giren çok sayıdaki yabancı korku filmleri arasında Insidious: The Red Door’dan sonraki en iyi yapım. Gösterimdeyken kaçırmamanız şiddetle tavsiye edilir!