“İyi Korku Filmi Tesadüf Değil Tevafuktur”
Yolculuğuna 2014 yılında başlayan Siccîn serisinin son halkası bugün itibariyle gösterime girdi. Her yıl yeni bir halkasının eklenmesiyle devam eden serinin yönetmen ve senaryo koltuğunda serinin diğer filmlerinde de olduğu gibi Alper Mestçi bulunuyor. Görüntü yönetmenliğini Sami Saydan’ın yaptığı filmin müzikleri serinin diğer filmlerinde olduğu gibi yine Reşit Gözdamla imzası taşıyor. Çekimleri Siccîn 5’te olduğu gibi Nevşehir’de gerçekleştirilen filmin oyuncu kadrosunda ise Merve Ateş, Adnan Koç, Dilara Büyükbayraktar, Fatih Murat Teke, Sibel Aytan, Hüseyin Taş, Gönül Ürer, Deniz Kiziroğlu, Cemre Kiziroğlu, Ergin Kılıkçıer, Kurtuluş Şakirağaoğlu, Nevin Efe gibi isimler bulunuyor.
Siccîn serisinin filmleri başlangıçta birbirinden bağımsız temalar üzerinden ilerler gibi görünürken, üçüncü filmden sonra birbirine bağlanarak devam etmeye başladı. Bu bağlantının zirve yaptığı serinin son filminin öyküsüne gelecek olursak; babasından kalan miras yüzünden üvey annesi ile sorunlar yaşayan Yaşar, aynı evde yaşadığı baldızı Canan’ın gizliden gizliye kendisine aşık olduğunu öğrenir. Yaşar, daha bu olayın şokunu üzerinden atamadan, evinde korkunç ve tuhaf olaylar yaşanmaya başlar. Bu süreçte akli dengesi bozuk olan kızı Efsun’un karanlık geçmişiyle yüzleşmesi, aile için çok acılı günlerin habercisi olacaktır. O sırada Orhan da kendisine bahşedilmiş yeteneğin bir hediye mi yoksa lanet mi olduğunu sorgulamaktadır. Orhan’ın çok değer verdiği âlim hocası ona, Efsun’la mezarlıkta karşılaşmalarının bir tesadüf değil, “tevafuk” olduğunu anlatır.
Siccîn 6 hakkında yazılan diğer eleştirileri üzülerek okudum zira; cinlerin terk edilmiş metruk yerlerde yaşadığına dair rivayetleri hiç duymayan ve bunun düşük bütçe için yapıldığını sananlar mı dersiniz yoksa zamanında yılın ilk filmi Araf 2 (2018)’yi kaale almayıp Üç Harfliler: Adak (2019) filminin yılın ilk filmi olduğunu söyleyen, bu film içinse serinin son filmi olarak lanse edilmesine rağmen filmin devamının ne zaman geleceğini soran ve dalga geçer gibi yeni bir Siccîn kritiğinde buluşmayı temenni edenler mi yoksa yılda 30-40 yerli korku filmi çıktığını sananlar mı dersiniz… Öncelikle bu eleştirileri düzelterek başlayalım; halk inançlarında cinlerin terk edilmiş, metruk yerlerde yaşadığına inanılır ve bu tip yerler halk arasında perili ya da cinli yerler olarak geçer. 2019 yılının ilk yerli korkusu Araf 2’dir ve 108.451 kişi tarafından izlenmiştir. Muhteşem Film ve Alper Mestçi sonradan farklı bir karar vermezlerse, fragmanda ve afişlerde de yazdığı gibi Siccîn 6 bu serinin son filmidir. Son olarak da 2015 yılında 18, 2016 yılında 24, 2017 yılında 17, 2018 yılında 24 yerli korku filmi gösterime girmiştir. Bu yıl için ise şu ana dek 30 film gösterim tarihi almıştır ve Siccîn 6 bu yılın 23. yerli korku filmidir. Yani Türk Sineması’nda yılda 30-40 Türk korku filmi vizyona girmemekle birlikte verilerde bir değişiklik olmazsa 2016 yılından sonraki en yüksek rakama bu yıl ulaşılacak gibi görünmektedir.
Şimdi gelelim Siccîn 6’ya; yurtdışında paranormal vakaları araştıran araştırmacıları konu edinen filmlere benzer şekilde, ilk kez Siccîn 3: Cürm-ü Aşk’ta karşımıza çıkan Orhan’ı, Türk korku sinemasında da Siccîn 4’ten sonra serinin bu son filminde de paranormal vakaları çözmeye çalışırken izliyoruz. James Wan’ın çektiği, artık bir evrene dönüşen, Amerika’da gerçekten yaşamış ve paranormal vakaları araştırmış bir çift olan Ed ve Lorraine Warren’ın vakalarını işleyen The Conjuring (2013)’den tek farkı, (en azından bildiğimiz kadarıyla) Orhan karakterinin gerçek hayatta var olmayan, kurgu bir karakter olması. Bu bağlamda Türk korku sinemasında peş peşe vakaları çözmeye çalışan ilk paranormal vaka araştırmacımızın Orhan olduğunu söylemek pekâlâ mümkün. Warren çiftinin musallat vakası olaylarına müdahale etmesi öncesi dönemlere değinen spinn-off’larla Conjuring evreninin genişletilmesi gibi Orhan karakterinin musallat vakalarına müdahale ettiği spinn-off’larla sonuncusunu izlediğimiz Siccîn de pekâlâ bir evrene dönüştürülebilir.
Serinin geneline bakarak konuşacak olursak; gerçek olaylardan esinlenerek kurgulanan ve dramatik bir yapıyla sunulan Siccîn filmlerinin tamamı büyü unsuru üzerine kuruluydu ve 2004 yapımı Büyü (2004) filminden sonra 2014 yılında değin fazlaca değinilmeyen büyü yapma ritüelleri, Siccîn serisinin bel kemiği durumundaydı. Ancak son filmde bu rutinden çıkılıyor ve büyü uygulaması sahnesine hiç yer verilmiyor. Korku sinemasının gerçekle kesişmesini sağlayan, gündelik nesnelerin tekinsiz unsur olarak kullanımı Siccîn serisindeki tüm filmlerde olduğundan çok daha yoğun bir biçimde dolaptan sandığa, telefondan saate değin gündelik hayata ait birçok nesne üzerinden yine karşımıza çıkıyor. Siccîn serisi boyunca bir ailenin başına gelen ölüm, kaza gibi felâketlere dayanarak dramatik bir yapıyla oluşturulan filmlerde, iyi ve kötünün temsili olarak genellikle imam ya da havas âlimi olarak nur yüzlü, beyaz sakallı, halk inançlarındaki yorumuyla aksakallı dedeler iyi olarak görürken; karşılarında genelde büyüyü yapan kötü büyücüler bulunuyordu. Tövbe eden Orhan karakteri iyiyi temsil etse de bu rutini vermek adına Orhan’ın hocası olan âlimin de, Siccîn 4’te de olduğu gibi, nur yüzlü, beyaz sakallı olarak karşımıza çıktığını ve aynı şekilde yol gösterici olarak vaaz verdiğini söyleyebiliriz. Yönetmenin rutinini bozmadığı diğer unsur ise Insidious (2010), The Others (2001), Ring (2002) gibi çok beğenilen yabancı korku filmlerine göndermeler yapmayı ve Musallat 2: Lanet (2011), Siccîn 4 (2017), Siccîn 5 (2018) gibi kendi filmlerinde kullandığı sahnelere benzer sahneler kullanmayı bu filmde de ihmal etmemesi.
Filmdeki oyuncuların performansları göz kamaştırıcı. Daha önce Siccîn (2014), Üç Harfliler 3: Kara Büyü (2016), Siccîn 4 (2017) ve Siccîn 5 (2018)’de de gördüğümüz Merve Ateş; Siccîn 3: Cürm-ü Aşk (2016) ve Siccîn 4 (2017)’de yer alan Adnan Koç; Musallat (2007)’den hatırlayacağımız Kurtuluş Şakirağaoğlu; Siccîn 3: Cürm-ü Aşk (2016) ve Üç Harfliler: Beddua (2018)’da rol alan Nevin Efe dışında Senarist (2016)’da oynayan Dilara Büyükbayraktar ve Sibel Aytan başta olmak üzere tüm oyuncuların performansları inandırıcı, yapaylıktan uzak ve gerçekçi.
Mestçi sinemasının, özellikle de Siccîn serisinin tüm filmlerinde görülen makyajları, mekân tasarımı ile sanat yönetimi bu filmde de hayli başarılı ve etkileyici. Özellikle son dönem yerli korku yapımlarında sırf yer verilmiş olsun diye kullanılan alakasız büyü nesnelerinden karakterler ile örtüşmeyen mobilya seçimlerine, tarihi mekân kullanımlarında kadrajın doğru seçilmemesi nedeniyle mekânın harcanmasına değin çok kötü örnekler karşımıza çıktı ve çıkmaya da devam ediyor. Siccîn serisinde ise büyücülerin evlerinden ana karakterlerin evlerine, büyü için kullanılan nesnelerden gündelik hayatta evde bulunan nesnelere değin titiz bir çalışma yapıldığı fazlasıyla göze çarpıyordu. Nitekim serinin son filmi Siccîn 6’da da sanat yönetiminin türdeşlerine tabir-i caizse ders niteliğinde gerçekleştirildiğini söylemek mümkün.
Filmin tek handikabı, serinin sıralamasında yanlış yerde bulunuyor olması zira Siccîn 3: Cürm-ü Aşk sonrası serinin dördüncü filmi olarak bu hikâye çekilerek seri devam etseydi ve bu sıralamaya göre altıncı sırayı alacak olan Siccîn 5 içerisinde Orhan karakterini barındırsaydı çok daha vurucu bir seri olurdu.
Sonuç olarak Siccîn 6; bu yıl gösterime giren 23 yerli korku filmi arasında kendine apayrı bir kulvar oluşturarak 2019’da gösterime girmiş filmler arasında en iyi Türk korku filmi oluyor ve makyajlarıyla, efektleriyle, oyuncuların performanslarıyla, muhteşem mekân tasarımlarıyla sinemada izlenmeyi fazlasıyla hak ediyor.
Not : 9 / 10